“Tefsir” Tanımları Çerçevesinde Sîret-Nüzûl İlişkisinin Hermenötiği
Kur’an-ı Kerîm, indirildiği dönemdeki muhataplarına sonraki nesillerden farklı olarak, sözlü/şifahî bir formda hitap etmiş, ancak hem Hz. Peygamber’in yazdırması hem de ilk halife döneminde teşekkül eden ve üçüncü halife döneminde çoğaltılan “Mushaf” olgusu ile birlikte “yazılı metin” formuna dönüşmüş, ilk nesilden sonraki bütün nesillere bu formda hitap eder hale gelmiştir. Diğer deyişle ilk neslin ona muhatap oluş keyfiyeti ile sonraki nesillerin muhatap oluş keyfiyeti farklılaşmaktadır. Bu durumda ilk nesiller Kur’an’ı yaşam içerisinde cereyan eden hadiseler eşliğinde ve bizzat Hz. Peygamber’in ağzından, yaşamından, uygulamalarından hareketle öğrenirlerken sonraki nesillerin Kur’an’ı okuyup anlamaları, merkezinde mushafın yer aldığı bir eyleme dönüşmüş görünmektedir. Haddizatında Hz. Peygamber’den tevarüs edilen sözlü ve fiili sünnet ve ilk neslin bu sünnet ile iç içe geçmiş yaşamları/tecrübeleri bütün ümmetin Kur’an’dan anlayacağı “ufku” belirlemiş, böylelikle oluşan “gelenek”, dinî ilimlerin zemini teşkil etmiştir. Ancak yine de ilk nesil ile diğerleri arasındaki hitap-muhatap ilişkisi farklılığı entelektüel düzeyde bütünüyle ortadan kaldırılabilir olmadığı için, sonraki nesiller açısından “Kur’an’ı anlama” faaliyeti önemli oranda “metin yorumu” faaliyeti hüviyetine bürünmüştür. Bu çerçevede metnin yorumundan maksadın “ilk neslin ondan anladığı manayı tespit etmek” olduğu şeklindeki refleks rivayet eksenlidir ve oldukça erken tarihlere kadar geri götürülebilecek bir yaklaşıma tekabül etmektedir. Buna karşılık yine oldukça erken tarihlere kadar geri götürülebilecek “rivayet dışı yorum” çabaları da söz konusudur ki bu kapsamda tâbi‘ûn neslinin öncü isimlerini zikretmek mümkündür.[1] Rivayet dışı yorum girişimi en nihayetinde metnin “dilselliği” üzerinden inşâ edilen bir anlama faaliyeti öngörür ve bu yönüyle Kur’an’ın “Mushaf” haline gelmişliğini olgusal bir veri olarak görmezden gelememe refleksini yansıtır. Uzunca tarihî tecrübesi eşliğinde gelenek, bu iki damarı diyalektik olarak bağrında yaşatmış ve bugüne nakletmiş olduğu için çağdaş müslüman düşünürün ya da akademisyenin önünde Kur’an ile kuracağı “anlama” odaklı ilişkinin keyfiyetini belirleme sorunu bulunmaktadır. Bu durumda çağdaş müslüman için Kur’an’ı bir metin olarak mı yoksa şifahi bir …
Dergiye abone ol! (iOS) Dergiye abone ol! (Android)