Kussâsın gözleri yaşartan, heyecanlı, taaccübe şayan ve hatta gizemli hikâyeleri karşısında tefsir ve hadîs anlatılarının oldukça yavan ve tatsız kaldığı/kalacağı da aşikârdır. Açıkçası kussâsın bu ilimler arasında en çok ilgilendiği ilmin Siyer olduğu, gazve, seriyye, hicret, müşriklerle mücadele, Hz. Peygamber’e atfedilen mucizeler, isrâ-mirâc gibi konulardan dolayı ilgilerini cezp ettiği muhakkaktır. Her ne kadar aksi bir tutum olarak kıssacılar karşısında aynı heyecanı verebilecek kapasiteye sahip Siyer’in kullanımı mümkünse de siyercilerin böyle bir kavgaya girdiklerine dair elimizde herhangi bir veri bulunmamaktadır. Bilakis kıssacıların, siyer metinlerinin kendi amaçlarına uygunluğunu anlamaları uzun sürmemiştir.
Özet
Kıssa anlatma geleneğinin kökenleri İslâm’ın en erken dönemlerine kadar gitmektedir. Başlangıçta iyi niyetle izin verilen bu sınıf, kısa süre içerisinde camiye ve dolayısıyla da halka hâkim olmuş, kendi çıkar ve beklentileri çerçevesinde yeni bir din dili geliştirmişlerdir. Bu din dilinin bütün İslâmî ilimleri bir şekilde etkilediğini kabul etmek durumundayız. Bununla beraber hadis, tefsir metinlerindeki kıssacıların katkısından ziyade İslâm Tarih metinlerindeki kussâsın tesiri gündeme getirilmiş, âdeta diğerleri görmezden gelinmiştir. Ancak ilgili disiplinlerin bu gerçekle yüzleşmek zorunda oldukları da açıktır. İşte biz, bu çalışmamızda siyer merviyâtında kıssacıların tesiri, bu tür metinlerin özellikleri ve siyer ilmi üzerindeki yansımalarını ele almaya…
Dergiye abone ol! (iOS) Dergiye abone ol! (Android)