Özet
Sahabe biyografileri, Siyer yazıcılığına zenginlik katan hususlardandır. Kadını ve erkeği ile Hz. Peygamber’i yakinen tanıyan, onun kutlu risaletine tanıklık eden ve ilk İslâm toplumunu oluşturan bireylerin hayat hikâyelerinin ehemmiyeti büyüktür. Özellikle kadın sahabîlerin ilim dünyasına tanıtılmasının lüzumu izahtan vârestedir. Bu nedenle makalemizde meşhur kadın sahabî ʻÂtike bint Zeyd’in hayatı ele alınacaktır.
ʻÂtike bint Zeyd, Hz. Peygamber’in cennetle müjdelediği on kişiden biri olan Saîd b. Zeyd’in kardeşi, Cahiliye döneminde hanîf olarak yaşamış Zeyd b. Amr’ın kızı, Hz. Ebû Bekir’in gelini, Hz. Ömer’in, Zübeyr b. Avvâm’ın ve bir rivayete göre de Hz. Hüseyin’in eşi ve ʻİyâd b. Ömer’in annesidir. O İslâm’ın Mekke döneminde Müslüman olan ve Medine’ye hicret edenler arasında idi. Hayatının Mekke dönemine dair kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. İlk evliliğini Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah ile yapmıştır. Abdullah’ın vefatından sonra Resûlullah’ın ashabından birkaç kişi ile daha evlenmiştir. Sonraki eşlerinin hepsinin şehit olması nedeni ile Medinelilerin “Kim şehit olmak istiyorsa ʻÂtike ile evlensin” dedikleri bir kadın sahabîdir.
Gerek İslam öncesi gerekse İslamî dönemde Araplar arasında yaygın olan şâirlik, ʻÂtike bint Zeyd’in mümeyyiz vasıflarından birisidir. Şiirleri arasında hem Resûlullah, hem de şehit düşen eşleri için söyledikleri günümüze kadar ulaşmıştır. İbadete düşkünlüğü, namazlarını Mescid-i Nebevî’de kılma konusundaki hassasiyeti ve evleneceği zaman eşlerine bunu şart koşması da onun dikkat çeken özellikleri arasında zikredilmektedir.
Anahtar Kelimeler: İslam Tarihi, Sahabî, Kadın, Şair, ʻÂtike bint Zeyd.
A Look at the Life of ‘Atika bint Zayd from the First Muslim Women
Abstract
The biographies of the companions are among the issues that enrich the era of the Prophet. The life stories of individuals, men and women, who knew the Prophet closely, witnessed his blessed prophethood and formed the first Islamic society, are of great importance. The necessity of introducing women Companions to the world of science is beyond explanation. For this reason, the life of the famous female Companion ʻÂtika bint Zayd will be discussed in our article.
ʻÂtika bint Zayd was the sister of Saîd b. Zayd, one of the ten people the Prophet gave the good news of Paradise, the daughter of Zayd b. ʿAmr who lived as a ḥanīf in the period of Ignorance, the bride of Abū Bakr, the wife of ʿUmar, Zubayr b. al-ʿAwwām and, according to a narration, Hussein and mother of ʿIyāḍ b. ʿUmar. She was among those who converted to Islam during the Meccan period of Islam and migrated to Medina. There is no information in the sources about the life of Meccan period. She married for the first time with Abdullah, son of Abu Bakr. Later, she married a few more people from the Companions of the Messenger of Allah. Because all of her later husbands were martyrs, the people of Madina said about her, “Whoever wants to be a martyr should marry ʻÂtika”.
One of the distinctive qualities of ʻÂtika bint Zayd is the poetry that was widespread among Arabs both in pre-Islamic and Islamic periods, was one of the subjects that stood out. Some of her poems about both the Messenger of Allah and her martyred husbands have survived to the present day. Her fondness for worship, her sensitivity to praying in Masjid an-Nabawi, and to stipulate this to her husbands when she get married were mentioned among her remarkable features.
Keywords: History of Islam, Companions, Woman, Poet, ʻÂtika bint Zayd.
Giriş
Mekkeli ilk Müslümanlardan biri olan ʻÂtike bint Zeyd, İslam öncesi dönemde yaşamış olan haniflerinden Zeyd b. Amr b. Nevfel’in kızıdır. Zeyd b. Amr’ın hak dini arayışı çocukları üzerinde etkili olmuş olmalıdır ki, hem ‘Âtike hem de abisi Saîd ilk iman edenlerdendir. Hayatının Mekke dönemine dair bilgilere kaynaklarda rastlanmamakla birlikte, Medine’de gerçekleştirdiği evlilikleri ve eşlerine yazdığı mersiyeler ile ilgili rivayetler karşımıza çıkmaktadır. Makalemizde onun hayatını ailesi, evlilikleri ve şair kişiliğini ortaya koyan mersiyeleri çerçevesinde ele alındı.
- ‘Âtike Bint Zeyd’nin Nesebi ve Ailesi
- Doğumu ve Nesebi
ʻÂtike bint Zeyd b. Amr b. Nufeyl el-Kureyşi el-Adeviyye, Kureyş’in ‘Adiyyoğulları koluna mensuptur. Hz. Ömer ile soyları Nufeyl’de birleşir.[1] Annesi Ümmü Kürz bint Abdullah b. Ammar b. Malik el-Hadramî’dir.
Kaynaklarımızda ʻÂtike’nin doğum tarihine dair bir bilgiye rastlayamadık. Ancak günümüze ulaşan bazı bilgilerden hareketle yaklaşık tarihlendirme yapmak mümkün görünmektedir. Babası Zeyd b. Amr’ın risâletten yaklaşık beş yıl önce vefat ettiğine dair rivayetler,[2] ʻÂtike’nin hicretten önce iman edenlerden biri olduğuna; ilk evliliğini Medine’de Abdullah b. Ebû Bekir ile yaptığına dair kuvvetli haberler göz önüne alındığında doğum tarihinin nübüvvetten ortalama 10-5 yıl önce yaklaşık 600-605 yılı olduğu söylenebilir. Medine’ye ilk hicret eden muhacirlerden olan ‘Âtike’nin[3] vefat tarihinin ise 40/660,[4] 41/661,[5] 43/663[6] ve Muʻâviye b. Ebî Süfyan’ın halifeliğinin ilk yılları[7] (H. 40-43) olduğu söylenmektedir.
- Babası Zeyd b. Amr
ʻÂtike bint Zeyd’in babası Zeyd b. Amr b. Nufeyl’dir. Nesebi, Zeyd b. Amr b. Nufeyl b. Abdüluzzâ b. Riyâh b. Abdullah b. Kurt b. Rezâh (Rizâh) b. Adî b. Ka‘b b. Lüey el-Kuraşî el-Adevî’dir.[8] Hz. Peygamber’in soyu ile Zeyd’in soyu Ka’b b. Lüey’de birleşir.
Hz. Ömer’in babası Hattab ile Zeyd’in babası Amr kardeştir. Amr b. Nufeyl babasının ölümünden sonra, Hattab b. Nufeyl’in de annesi olan, üvey annesi Hanne/Hayye bint Câbir ile evlenmiştir.[9] Bu evlilikten Zeyd b. Amr dünyaya gelmiştir. Dolayısı ile Hattab ile Zeyd bir taraftan da kardeştirler.[10] İslam öncesi dönemde oğulların, vefat eden babalarının eşleri ile evlendiği görülmektedir.[11] Ancak İslam ile birlikte bu evlilik yasaklanmıştır.[12]
İslam öncesi dönemde dinî arayışları ile bilinen Zeyd, Mekke’de var olan putperestlik inancından uzak duran sayılı kişilerden biriydi. İbn İshak’ın naklettiği rivayete göre bir gün Zeyd b. Amr, sırtını Kâbe’ye yaslayarak; “Ey Kureyş topluluğu! Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, İbrahim’in dinine uyan benden başka kimse kalmamış.” dedikten sonra “Allah’ım! Sana ibadet etmenin en güzel yolunu bilsem öyle ibadet ederdim. Ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum” diye ekleyerek ellerinin üzerine secdeye kapandı.[13]
Hz. Muhammed’e risâlet verilmeden önce Zeyd b. Amr ile karşılaştığı zaman aralarından geçen diyalog farklı kaynaklarda yer almaktadır.[14] Nitekim İbn İshak’ın yer verdiği rivayette, Hz. Peygamber’i, putlara kesilen kurban etinin yenmemesi konusunda ilk uyaran kişinin Zeyd b. Amr olduğu zikredilmiştir. [15] Bir başka İbn İshak rivayetinde ise Kureyş ile dini anlayışı nedeni ile bağlarını koparan Zeyd’in Mekke’nin yüksek tepelerine çıktığı, orada Hz. Peygamber ve ona eşlik eden Zeyd b. Hârise ile karşılaştığı anlatılır. Bu karşılaşma esnasında Zeyd b. Harise’nin yanında putlar adına kesilen kurban eti bulunduğu, bu etten Zeyd b. Amr’a ikram ettiği, onun da Allah’tan başkası adına kesilen eti yemeyi reddettiği bilgisine yer verilir.[16]
Zeyd’in vefat tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Kureyş’in Kâbe’yi yeniden inşa ettiği sene, nübüvvetten beş yıl önce öldüğü rivayet edilmektedir.[17] Bir başka rivayette ise nübüvvetten üç yıl civarı bir süre önce vefat ettiği söylenmektedir.[18]
Cahiliye döneminde Araplar arasında şiir önemli bir iletişim aracı idi. Zeyd b. Amr da içindeki tevhid inancını yansıttığı şiirleri ile dikkat çekmektedir:[19]
“İşler taksim edildiğinde bir Tanrıya mı yoksa bin Tanrıya mı inanacağım.
Lat ile Uzza’yı, hepsini azlettim. Sağlam ve sabırlı bir adam böyle yapar.
Uzza ile onun iki kızına inanmam. Benî Amr’ın iki putunu da ziyaret etmem
Koyunalara da inanmam. Çok eski zamanda henüz aklım ermediği sıralarda bizim Tanrımız idi.
Hayret ettim, görenler için gecelerde ve gündüzlerde hayret edilecek hikmetler vardır.
Allah, işleri kötülük olan çok kimseyi yok etti.
İyilik yapan kavimler kaldı, Onlardan da küçük çocuklar büyüyor.
Zaman olur zayıflamış bir insan yeniden sıhhat kazanıp üzerine çiğ düşmüş ağaç dalı gibi canlanır”[20]
Farklı bir şiirinde de Allah’a olan inancı şu şekilde ifade eder:[21]
“Ağır kayalar taşıyan yeryüzünün teslim olduğuna döndüm yüzümü
Tatlı su taşıyan bulutların teslim olduğuna döndüm yüzümü
O bulutlar bir beldeye gönderildiğinde itaat eder, oraya bardaktan boşanırcasına yağmur isabet ederdi.
Ve yüzümü döndüm hâlden hâle değiştiren rüzgârın teslim olduğuna.”
Saîd b. Zeyd’in Hz. Ömer ile birlikte, babası Zeyd b. Amr için Resûlullah’tan dua istediği, Hz. Peygamber’in de Zeyd’in tek ümmet olarak diriltileceğine dair ifadesi dikkat çekmektedir.[22]
- Kardeşi Saîd b. Zeyd
ʻÂtike bint Zeyd’in kardeşi Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl b. Abduluzza b. Riyah b. Abdullah b. Kurta b. Rizah b. Adî b. Kâb b. Lüey el-Kureyşi el-Adeviyy’dir. Annesi Fatıma bint Ba’ce b. Melîh el-Huzâa’dır. Saîd b. Zeyd’in künyesinin Ebû A’ver olduğu bildirilmektedir.[23]
Saîd b. Zeyd’in doğum tarihine ilişkin net bir bilgiye rastlayamasak da günümüze ulaşan rivayetlerden yaklaşık bir tarih belirlemek mümkündür. Saîd’in ilk Müslümanlardan olduğu,[24] Hz. Peygamber’in Dârü’l-Erkâm’a girmesinden önce[25] ve yirmi yaşını geçmeden İslam’ı seçtiği[26] ve 50-51/671 senesinde yetmişli yaşlarında vefat ettiğine dair rivayetlerden[27] hareketle tahmini olarak risâletten yaklaşık 10 yıl önce, 590-600 yılları arasında doğmuş olabileceği söylenebilir.[28]
Allah Resûlü’nün cennetle müjdelediği söylenen on kişiden biri de Saîd b. Zeyd’dir.[29] Saîd Hz. Ömer’in kız kardeşi Fatıma b. Hattab ile evliydi. O ve eşi, Ömer b. Hattab’dan önce Müslüman oldular. Hatta Ömer’in Müslüman olmasına sebep olduklarına dair rivayet meşhurdur.[30]
İlk Müslümanlardan olan Saîd b. Zeyd ve karısı, Medine’ye hicret izni çıktıktan sonra hicret eden ilk muhacirlerdendir.[31] Medine’ye hicret eden Saîd b. Zeyd ve beraberindekiler Medine’de Ebû Lübâbe’nin kardeşi Rifâ’a b. Abdu’l-Münzir tarafından misafir edilmişlerdir.[32]
Saîd b. Zeyd’in Bedir savaşına katılmadığı rivayet edilmektedir. Resûlullah tarafından Talha b. Ubeydullah ile birlikte istihbarat toplamakla görevlendirilen Saîd’in bu esnada Şam bölgesinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Savaşın ardından Medine’ye dönen Resûlullah’ın Talha ve Saîd’e ganimetten pay verdiği görülmektedir.[33] Mes’udî’nin yer verdiği bir haberde ise Talha b. Ubeydullah ve Saîd b. Zeyd’in ticaret için Şam’da bulundukları ifade edilmektedir. Lakin savaş sonrası Hz. Peygamber’in ganimetten kendilerine pay vermesi istihbarat görevinin daha makul bir sebep olduğuna işaret etmektedir.[34] Fiili olarak Bedir’de bulunamayan Saîd, Resûlullah ile birlikte Uhud ve Hendek savaşına katılmıştır.[35]
Hulefâ-yı Raşidin döneminde pek çok savaşta etkin görev alan Saîd b. Zeyd’in Müslümanlar arasında çıkan siyasi ihtilaflarda fitneden uzak durduğu, sahabenin üstünlüğünü her zaman vurguladığı görülmektedir.[36]
Allah Resûlünden kırk sekiz hadis nakleden[37] Saîd b. Zeyd H.50 ya da 51 senesinde yetmiş küsur yaşında iken vefat etmiştir.[38] Başka bir rivayette ise H. 58 senesinde vefat ettiğini bildirilir.[39] Vefat nedeninin ishal olduğu rivayet edilmiştir.[40] Yaşamının son yıllarını geçirdiği Akîk’de vefat ettiği, naaşının Medine’nin merkezine omuzlarda getirildiği ve oraya defnedildiği zikredilir.[41] İbn Sa‘d, Saîd’in Muaviye’nin hilafeti döneminde Kûfe’de vefat ettiğine dair bir rivayete yer vermektedir. Namazını Muğire b. Şu’be’nin kıldırdığını eklemektedir.[42] Abdullah b. Ömer’in Medine’de Cuma namazı için hazırlandığı esnada Saîd’in vefat haberini aldığı ve cenaze için yola çıktığı, bu nedenle Cuma namazını kaçırdığına dair haberler de dikkat çekmektedir.[43] Ayrıca Saîd’in cenazesini Medine’de Sa‘d b. Ebî Vakkas’ın yıkadığı,[44] mezara da Sa‘d[45] ve İbn Ömer’in indirdiği bildirilmektedir.[46] Bu detaylardan Medine’de vefat ettiği görüşü daha isabetli görünmektedir.[47]
- ‘Âtike bint Zeyd’in Evlilikleri ve Eşleri
Kusursuz güzelliği, bilgeliği, mahareti ve görgüsü ile meşhur[48] ʻÂtike’nin birden fazla sahabî ile evlendiği görülmektedir. Evlendiği bütün eşlerinin kendisinden önce şehit olması sebebiyle Abdullah b. Ömer’in ʻÂtike hakkında “Kim şehit olmak isterse ʻÂtike ile evlensin” dediği kaydedilmektedir.[49] Bu söz kendisine ulaşınca İbn Ömer’e hicivle karşılık veren ʻÂtike, Zübeyr b. Avvâm’ın vefatından sonra kendisiyle evlenmeyi düşünen Hz. Ali’ye endişesini dile getirir, diğer eşleri gibi onun da öldürülmesinden korktuğunu söyleyerek bu düşüncesinden vazgeçmesini sağlar.[50]
Kaynaklarda zaman zaman farklı isimler zikredilse de[51] Abdullah b. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Zübeyr b. Avvâm ile evlendiğine dair kuvvetli rivayetler bulunmaktadır. [52] Tüm bu evliliklerinden sonra Resûlullah’ın torunu Hz. Hüseyin ile de evlendiği, Kerbelâ’da şehit edildiğinde yanında olduğu ve başını topraktan kaldıran ilk kişinin ʻÂtike olduğunu anlatan bir haber de dikkat çekmektedir.[53]
- Abdullah b. Ebû Bekir
İlk evliliğini Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah ile gerçekleştiren ʻÂtike bint Zeyd’in bu evliliği esnasında bir boşanma yaşadığı nakledilir. Abdullah b. Ebû Bekir’in ʻÂtike’ye karşı duyduğu büyük aşk sebebiyle cemaat namazlarını da ticaretini de aksattığı; bu nedenle babası Hz. Ebû Bekir’in oğlunun eşinden tek talakla boşanmasını istediği, Abdullah’ın da babasının isteğini yerine getirdiği görülmektedir. Ancak Abdullah b. Ebû Bekir’in ʻÂtike’ye olan büyük aşkı onun acı çekmesine sebep olur, bir gece namaz kıldığı esnada çektiği özlemi şiire döken Abdullah’ın ıstırabını duyan Hz. Ebû Bekir, oğlunun tekrar eşine dönmesine izin verir.[54] Abdullah’ın ʻÂtike için yazdığı şiir farklı kaynaklarda yer almaktadır:[55]
Ey ʻÂtike! Güneş ışıklarını saçtığı ve
Kuşlar öttüğü sürece seni unutmayacağım.
Ey ʻÂtike! Her gece ve gündüz kalbim
Seninledir. Ruhlar gizledikleriyle asılıdır.
Onun çetin bir yapısı, görüşü ve mantığı var.
O hayâ sahibi, iffetli ve bir hazinedir.
Benim gibi bir günde onun gibisini boşayanı görmedim
Onun gibi bir suçu olmadan boşananı da görmedim.
Hz. Ebû Bekir oğlunun ıstırabını fark ederek ʻÂtike ile yeniden evlenmesine izin verir. Eşine döndüğüne tanıklık eden mevlası Eymen’i âzâd eden[56] Abdullah, duygularını şu şekilde dizelere dökmüştür:[57]
Ey ʻÂtike! Hiç şüphe yokken boşandın.
Sonra meydana gelen bir durum için geri döndün
Allah’ın emridir bu, bir şöyle gelir bir böyle
Sevgi ve zıtlık bulunan durum insan içindir.
Ve kalbim ayrılıktan kaçmaya devam eder.
Kalbim Allah’ın yaklaştırdığıyla sukûnete erer.
Sende memnun olmadığım bir şey görmüyorum
Gerçekten sende bütün güzellikler toplanmış
Çünkü sen Allah’ın yüzüne güzellik verdiklerindensin
Allah’ın güzellik verdiği yüzü ayıplayan olamaz.
Kısa zaman sonra eşi ʻÂtike bint Zeyd’e dönen Abdullah b. Ebû Bekir’in, kendi ölümünden sonra başkası ile evlenmemesi için eşinden söz aldığı ve ona bahçesinden ya da servetinden bir pay bıraktığı rivayet edilir.[58] ʻÂtike’ye yeniden kavuşan Abdullah, babası Hz. Ebû Bekir’e verdiği söz üzerine bu kez Hz. Peygamber’in gazvelerine katılmaktan geri durmaz. Nitekim biz onun Mekke Fethi’ne, Huneyn Gazvesi’ne ve Tâif kuşatmasına iştirak ettiğini görüyoruz. Katıldığı Tâif kuşatması esnasında Ebû Mihcen es-Sekâfî’nin attığı okla yaralanan Abdullah bir süreliğine iyileşti.[59] Kısa zaman sonra ağrılarının yeniden nüksetmesi üzerine tekrar rahatsızlandı. Bu rahatsızlığı sonucu Şevvâl 11/632-33’de babası Hz. Ebû Bekir’in hilafeti döneminde vefat etti. Onu defnetmek üzere mezarına Hz. Ömer, Talha b. Ubeydullah ve kardeşi Abdurrahman indi. Namazını babası kıldırdı.[60] Abdullah’ın ʻÂtike ile evliliğinden çocuk sahibi olduğuna dair herhangi bir kayda rastlanmamaktadır. Ancak İbn Sa‘d Tabakât’da Abdullah’ın Âişe bint İyâs isimli bir kadından İbrahim adında bir oğlu olduğunu bildirir.[61] Abdullah’ın oğlunun nesli devam etmemiştir.[62] ‘Âtike eşine olan sevgisini, ona olan hayranlığını ve onun ardından duyduğu derin özlemini, “yemin ederim gözüm senin için yanıyor, bedenim senden kopamıyor…” “gözlerim onun gibi cesur bir genci görmedi, ölüme dalanını…” vb ifadelerle mersiyesinde dile getirmiştir.[63]
ʻÂtike, ilk eşi Abdullah’ın ölümünden sonra bir rivayete göre Hz. Ömer’in abisi Zeyd b. Hattab ile evlendi.[64] Ancak bu konu ihtilaflıdır. Zira Abdullah’ın vefat tarihi ile Zeyd b. Hattab’ın şehit olduğu Yemâme savaşının tarihi 12/632-33 çok yakındır. Abdullah’ın vefatından sonra iddet süresi, az sonra zikredeceğimiz Hz. Ömer ile nikâhlanması esnasında Hz. Ali ile ʻÂtike arasında geçen konuşma ve ʻÂtike bint Zeyd’in vefat eden diğer eşleri için yazdığı şiirlerin günümüze ulaşmasına rağmen, Zeyd b. Hattab ile ilgili bir şiirine rastlamayışımız da bu evliliğin gerçekleşmemiş olabileceğine dair görüşümüzü kuvvetlendirmektedir.
- Hz. Ömer
Hz. Ömer, Abdullah b. Ebû Bekir’in vefatının ardından iddet süresi dolan ʻÂtike bint Zeyd’e evlenme teklifinde bulunmak için bir aracı gönderdi. Ancak, ʻÂtike, Abdullah’ın vefatından sonra evlenmeyeceğine dair verdiği söz ve hatta bunun için Abdullah tarafından kendisine bırakılan mal-mülk gerekçesi ile bu teklifi reddetti. Bu gerekçeleri yeterli bulmayan Hz. Ömer “Allah’ın helal kıldığını neden kendine haram kılıyorsun?” diyerek ʻÂtike’ye bu işi bir bilene danışmasını tavsiye etti. Hz. Ali’ye meselenin sorulması üzerine bahçeyi Abdullah b. Ebû Bekir’in ailesine iade ederek Hz. Ömer ile evlenmesinin uygun olacağı cevabını almıştır.[65] Bu arada farklı bir rivayette, Hz. Ömer’in kefaret için yirmi dinar gönderdiğinden söz edilir.[66]
İbn Sa‘d’da yer alan bir rivayette bahsedildiğine göre ise ʻÂtike Hz. Ömer ile evlenince, Hz. Aişe kendisine haber göndermiş, kardeşi Abdullah’ın ona verdiği hediyeleri iade etmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Hatta ʻÂtike’nin Abdullah b. Ebû Bekir’in vefatından duyduğu büyük acı ile dile getirdiği “Yemin ederim, nefsim senin için yas tutmaya devam ediyor. Tenim de senden kopamıyor, rengi soluyor” beytine gönderme yaparak topraklarını geri istemiştir.[67]
Abdullah’a verdiği yeminle ilgili sorunu çözen ʻÂtike bint Zeyd’in bu kez evlenme teklifini kabul edebilmek için Hz. Ömer’e iki şart öne sürdüğü görülmektedir. Biri Mescid’e gitmesine engel olmaması, diğeri de kendisini dövmemesidir.[68] Sonunda ʻÂtike’nin şartlarını kabul eden Hz. Ömer 12/633 senesinde, Resûlullah’ın ashabının da aralarında bulunduğu merasimde düğün yemeği ikram ederek ʻÂtike ile evlendi.[69] Bu düğüne katılanlar arasında Hz. Ali de vardı. ʻÂtike ile konuşmak için Hz. Ömer’den izin istedi. Hz. Ömer’in izin vermesi üzerine ʻÂtike ile perde arkasından konuşan Hz. Ali, ona Abdullah b. Ebû Bekir’in arkasından söylediği şiirde geçen “ Yemin ederim, gözüm senin için yanmaya devam ediyor. Bedenim de senden kopamıyor, rengin soluyor” beyitlerini hatırlattı. ʻÂtike’nin ağlamaya başlaması ile Hz. Ömer, Hz. Ali’ye eşi ölen her kadının yeniden evlenebileceğini söyleyerek neden böyle yaptığını, sordu.[70] Ali (ra) Yüce Allah’ın “Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.”[71] buyruğu gereği onu uyarmak istediğini söyledi. Hz. Ömer de onu anlayışla karşıladı.[72]
Hz. Ömer ile evliliği esnasında namazlarını mescitte kılan ʻÂtike’nin bu durumundan kocasının rahatsız olduğu zikredilir. Ancak eşinin kendisini cemaatle namazdan men etmemesi üzerine namazlarını mescitte eda etmeye devam eden ʻÂtike, kocasının vefatına sebep olan suikast girişimi esnasında mescitte bulunmaktadır.[73]
Bu evlilik esnasında Halife Hz. Ömer’in Basra ve Kufe valiliğini yürüten Ebû Musa el-Eş‘ari, halifenin eşi ʻÂtike bint Zeyd’e elbiselik kumaş hediye etti. Yöneticilerinin hediye alıp vermesi konusunda hassasiyeti bilinen Hz. Ömer, bunu öğrenince celallendi ve o kumaşı alıp karısının başına çarptı. Aynı şekilde valisi Ebû Musa el-Eş‘ari’yi de yanına çağırıp fırçaladı ve hediyesini iade etti.[74] Ayrıca prensipleri gereği Hz. Ömer’in yönetim işlerine eşlerini karıştırmak istemediği de bir vâkıadır. Nitekim Bahreyn’den Hz. Ömer’e misk getirilmişti. Bunu taksim edecek birini arayan Halife, taksim işini üstlenmek istemesine rağmen ʻÂtike’yi bundan men etmiştir. Zira ‘Âtike miskleri taksim ederken eline bulaşan miktarın dahi adaletsiz paylaşıma sebep olacağını düşünen Hz. Ömer’in[75] doğabilecek dedikoduların önüne geçmek istediğini de söyleyebiliriz.
Hz. Ömer ile ʻÂtike’nin evliliğinden ‘İyad isimli bir çocukları olmuştur.[76] ‘İyad b. Ömer hakkında tabakât, terâcim ve tarih kitaplarında yaptığımız araştırmada, annesinin kimliği dışında tatmin edici herhangi bir bilgiye ulaşamadık.
- Zübeyr b. Avvâm
İkinci evliliğini Hz. Ömer ile yapan ʻÂtike’nin halifenin vefatından sonra Zübeyr b. Avvâm ile evlendiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetlerden birinde Zübeyr b. Avvâm’ın ʻÂtike ile evlenmek için oldukça çaba gösterdiği görülmektedir. Hz. Ömer’in vefatından sonra Talha b. Ubeydullah’ın iddet süresi dolan ʻÂtike bint Zeyd’e bir aracı vasıtasıyla evlenme teklifinde bulunduğu ancak Zübeyr b. Avvâm’ın ʻÂtike’nin arkadaşı olan Hannad b. Esved’in eşini araya koyarak onunla evlendiği anlatılmaktadır.[77]
Zübeyr b. Avvâm eşlerine karşı sert mizaçlı ve kıskanç idi.[78] Zübeyr’in mizacını bilen ʻÂtike’nin namazlarını mescitte kılma ve eşinin kendisine şiddet uygulamaması hususlarında kararlı davrandığını, bu iki hususu evlilik için ön şart olarak sunduğunu görmekteyiz.[79] Bu şartları kabul etmesine rağmen kıskanç bir adam olan Zübeyr b. Avvâm, ʻÂtike’nin namazlarını mescitte kılmasından dolayı rahatsız oluyordu. Zübeyr, Mescide giden eşini engellemek istiyor, ancak Allah Resûlünün “Allah’ın kullarını mescitten alıkoymayınız” buyruğu nedeni ile bu isteğini fiiliyata dökemiyordu. Kendince bir çıkış yolu bulan Zübeyr, bir sabah namazı vakti kılık değiştirerek evden çıkar, yol üzerinde kuytu bir yere gizlenir. Sabah namazını cemaatle kılmak için mescide doğru ilerleyen eşine arkasından gizlice dokunur. Derhal evine dönen ʻÂtike, insanların ahlâkının bozulmuş olduğunu düşünerek artık namaz için Mescid’e gidemeyeceğini, namazlarını evinde kılacağını söyler.[80]
Zübeyr b. Avvâm 36/656 yılında vuku bulan Cemel savaşında Hz. Ali’ye karşı Talha b. Ubeydullah ve Hz. Aişe ile birlikte hareket ediyordu. İslam tarihine elim bir vakıa olarak geçen bu savaşın bir anında Hz. Ali ile Zübeyr arasında geçen bir konuşma sonucu Zübeyr’in Medine’ye dönmek üzere yola çıktığı nakledilir.[81] Lakin Amr b. Cürmüz isimli şahıs tarafından takip edilerek Sibâ vadisinde şehit edilir.[82] Vefat ettiğinde 61, 62, 64, 66 yahut 67 yaşında olduğuna dair farklı rivayetler bulunmaktadır.[83] Diğer eşlerinin vefatından sonra olduğu gibi Zübeyr b. Avvâm’ın vefatından sonra da hissettiği acıyı dizelere döken ʻÂtike’nin bu şiiri günümüze kadar ulaşmıştır.
Zübeyr b. Avvâm’ın terekesinin miktarı hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. Kaynaklarda yer alan bilgilerden anlaşılacağı üzere bu konu bir netliğe kavuşmamaktadır.[84] Konumuz ile ilgili olan kısım bu mirastan ‘Âtike’ye düşen paydır. Bu hususta da farklı bilgiler ile karşılaşmaktayız. Bir tarafta dört eşinden her birine düşen miktarın bir milyon ikiyüz bin olduğu;[85] diğer tarafta ise Abdullah b. Zübeyr tarafından ‘Âtike’ye gönderilen sekizyüzbinden bahseden haberler dikkat çekmektedir.[86] İbn Asâkir, ‘Âtike’nin Abdullah b. Zübeyr’e babasının ölümünden sonra evlenmediği, bu nedenle mirastan kendine ait olan payı istediğini bildiren bir mektup yazdığını nakleder.[87] Abdullah ise Adiyyoğullarından olması sebebiyle ʻÂtike’yi, Esedoğullarının mallarına karıştırmak istemez. ʻÂtike bunu kabul etmeyince Abdullah tarafından kendisine 80.000 dirhem gönderilerek anlaşma sağlanır.[88]
- Hz. Hüseyin
Kimi rivayetlerde Hz. Hüseyin de ʻÂtike’nin eşleri arasında zikredilmektedir.[89] Yâkût el-Hamevî, Kerbelâ başlığı altında Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinin ardından yakılan ağıttan bahsederken, bu ağıtı eşi ʻÂtike b. Zeyd’in yaktığını kaydeder.[90] Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in yanağını topraktan kaldıran ilk kişi olarak ʻÂtike bint Zeyd’in ismi geçmektedir. Ancak ʻÂtike’nin H. 40-43 yılları civarında[91] ve Muaviye’nin halifeliğinin ilk yıllarında vefat etmiş olduğuna dair rivayetler de karşımıza çıkmaktadır.[92] Bütün bu rivayetler dikkate alındığında Kerbelâ vakasının tarihi ile ʻÂtike’nin vefat tarihi arasında yirmi yıla yakın zaman farkı, bu evliliğe dair haberlere itiyatla yaklaşmamız gerektiğini düşündürmektedir.
- ʻÂtike Bint Zeyd’in Şairliği
Cahiliye döneminde de yaygın olan şiir, Arapların duygularını ifade edebilmelerinin en genel biçimidir. Hz. Peygamber devrinde Arap şiiri son derece gelişmişti.[93] Ticaret için kurulan panayırlarda, devrin en büyük şairlerinin hakemlik ettiği şiir yarışmaları düzenlenirdi.[94] Bunların en iyileri Kâbe’ye asılırdı. Kâbe’ye asılan yedi askı (Muʻallaka-yı Sebʻa) çok meşhur olup, günümüze kadar gelmiştir.[95]
Hz. Peygamber döneminin sadece erkek şairleri değil en az onlar kadar değerli kadın şairleri ve bunların divanları da bilinmektedir. ʻÂtike bint Zeyd b. Amr, işte bu devrin ünlü kadın şairlerinden biridir. O, Hz. Peygamber’in vefatı üzerine de mersiye yazanlardandır. Ayrıca vefat eden eşleri için söylediği mersiyeler kaynaklarımızda yer almaktadır.
İlk olarak Hz. Peygamber’in vefatının ardından söylediği ağıtı nakledelim:[96]
Binekleri, yabanileşti/boş kaldı
Hâlbuki onlara o güzel insan binerdi.
Bu binekler hıçkıra hıçkıra,
Efendisine gözyaşı döker oldular
Eşleri hüzünden kendine gelemedi.
Hep dinlerini sende hatırlıyorlar.
Hayalet gibi, iskelete döndüler.
Boş oturdular; yüzlerinin rengi değişti.
Kalplerindeki sıkıntıyla,
Uzun sürecek üzüntüden acılar çekmekteler.
Yakınları olan kadınlar, O hür yüzlere elleriyle vurmaktalar; Ona olan hüzünden dolayı ve akılları uçmuşçasına.
Faziletli olan, O seyyid ve Mustafa olan,
O dini de hak üzere toplayandır.
Ölümü gelip çattı.
Hayatım nasıl olacak Peygamber ’den sonra?
ʻÂtike bint Zeyd’in Hz. Peygamber için yaktığı bu ağıt, Peygamber eşlerinin vefat sonrası tasvirini yapması açısından önemlidir. Bu tasvir içerisinde Resûlullah’ın eşlerinin onun vefatı sonrasında avuçlarıyla yüzlerine vurma ifadesinin aktarılması, Arap kültüründeki bazı cenaze ritüellerinin İslami dönemde de uygulanmaya devam ettiğine bir işaret sayılabilir.[97]
ʻÂtike Resûlüllah’tan sonra vefat eden eşi Abdullah b. Ebû Bekir’in kaybından duyduğu acıyı dizelere dökmüştür. Bu şiirde Abdullah’ın savaşlarda gösterdiği cesaretten ve gözü karalığından bahseden ʻÂtike, onun ölümünden sonra gözünden yaşın eksilmeyeceğine dair yemin etmiştir:[98]
Allah için bakan göz! Kim onun gibi bir genç gördü?
Savaşta saldırdı, çatışmaya girdi ve sabretti.
Ona kılıçlar doğrultulduğunda, onlara karşı durdu.
Nihayet ölünceye kadar mızrak kırmızıda bırakıldı,
Yemin ederim, gözüm sana yanmaya devam ediyor.
Solgun renkteyim, bedenim de senden kopamıyor,
Asırlar boyunca Eyke kumruları söyler şarkı
Gece, sabah aydınlığına kadar kovmaz onları
ʻÂtike bint Zeyd, Abdullah b. Ebû Bekir’in vefatından sonra Hz. Ömer ile evlenmiştir. Mescitte uğradığı suikast sonucu şehit edilen Hz. Ömer’in, ihtiyacı olan insanlara karşı merhametini dile getirdiği bir ağıt yakan ʻÂtike bu şiirinde şöyle seslenmiştir:[99]
Feryat ve gözyaşları ile cömertliğim bir pınardır.
Soylu ve cömert olan Halife’ye ağlamaktan usanma.
Bilinen kahramanın ölümü beni dehşete düşürdü.
Savaş gününde ve hazırlık zamanının kahramanı
Allah’ın koruduğu, belalara uğrayanlara yardımcı
Mahrum olanlara ve yenilmişlere rahmettir o.
Zararlı ve kötü kimselere ölünüz deyin.
Ecel ona ölüm kâsesinden bâde içirdi.
ʻÂtike şehit edilen eşi Hz. Ömer için yazdığı başka bir mersiyede de onun vefatından duyduğu acı ve bu acıdan dolayı yaşadığı uykusuzluktan bahsetmektedir:[100]
Uykuyu engelledi, gözüme inen ağırlıklar.
Kalbimin umdukları, hayallerim ve biriktirdiklerim.
Ey gece! Senin yıldızların benim zimmetime geçti.
Geçmiş olsun dilekleri ile geceleri uykusuz geçirdim.
Senin kederin bir kez daha beni uykusuz bıraktı.
Bugün de uykusuzluk gözümün nasibi oldu
Müminlerin emirine ve onun dengi olmayanlara ağlıyorum.
Ziyaret edenlere geniş mekânlar zirveler vardır.
Isfahanî Eğanî isimli eserinde bahsettiği üzere Tuveys isimli ünlü şarkıcı, ʻÂtike’nin bu şiirini bestelemiştir. Ayrıca bu eserde Tuveys, şiirlerinin yansıra ʻÂtike’nin evlilikleri hakkında bilgiler de aktarmıştır.[101]
Bilindiği üzere ʻÂtike bint Zeyd, Hz. Ömer’in vefatından sonra Zübeyr b. Avvâm ile evlenmişti. Zübeyr’in Cemel savaşının taraflarından biriyken, bu vakanın Müslümanlar açısından vehametini anlayarak Medine’ye dönüşü esnasında şehit edilmesi üzerine onun cesaret sahibi bir süvari olduğunu, iddianın aksine savaş meydanından kaçan biri olmadığını dile getirdiği şiiri günümüze kadar ulaşmıştır:[102]
İbn Cürmuz şecaat sahibi kahraman süvariye ihanet etti.
Çatışma günü meydanı bırakıp kaçmayan kahraman
Ey Amr! Eğer onu uyarsaydın, elbette onu bulurdun.
Onun dili de eli de çelişki içinde değildir.
Gerçekten bir Müslümanı öldürdün, annen seni kaybetsin!
Kasten adam öldürenin cezasını çekmek hakkın senin.
ʻÂtike bint Zeyd’in Hz. Hüseyin ile de evlilik yaptığına dair rivayetlerden bahsettik. Bu rivayetlerde Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edildiği esnada yanında olduğu ve onun için bir ağıt yaktığı nakledilir:[103]
Vah Hüseyin! Hiç unutmadım Hüseyin’i
Hedef aldı onu düşman mızrakları
Hızlıca Kerbelâ’da haksız yere saldırdılar ona
Kerbelâ sığınağında bulutlar ağladı ona.
ʻÂtike’nin Zübeyr b. Avvâm’ın vefatından sonra Muhammed b. Abdurrahman b. Ebû Bekir ile evlendiğine dair rivayet de dikkat çekmektedir.[104] Muhammed vefat edene kadar onunla evli kalan ʻÂtike’nin onun ölümünden sonra ona da bir beyit yazdığı görülmektedir:[105]
Muhammed’i öldürür ya da sakat bırakırsanız.
Bu kadınlar ya da şarap için değildi.
Sonuç
Hz. Peygamber’in risâlet görevini üstlenmesinin ardından başladığı tebliğ yolculuğunda ona ilk inanan kadınlardan biri olan ʻÂtike bint Zeyd’in, bu davranışının temelinde babasının etkisinin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İslam öncesi Mekke’de putperestlikten uzak duran Zeyd b. Amr’ın tevhid inancının çocuk yetiştirmede de etkili olduğu görülmektedir. Gerek oğlu Said b. Zeyd, gerekse ʻÂtike bint Zeyd ilk Müslümanlar ve ilk muhacirlerdendi. ʻÂtike’nin yaşamının Mekke dönemine dair tek edindiğimiz bilgi de budur. Medine dönemi hayatına dair çıkarımlarda bulunduğumuz rivayetler ise evlilikleri ile vefat eden eşlerine dair yazdığı mersiyeler üzerinden olmuştur.
Resûlullah’ın ilk halifesi Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah ile ilk evliliğini gerçekleştiren ʻÂtike’nin, kusursuz güzelliği, iffeti ve mahareti ile meşhur olduğu anlaşılmaktadır. Hem fiziksel hem de karakter olarak sahip olduğu tüm bu güzellikler Abdullah’ın ʻÂtike’ye derin bir aşk ile bağlanmasını sağlamıştır. Kayınpederi Hz. Ebû Bekir oğlunun eşine duyduğu bu büyük aşktan endişe etmiş, onun görevlerini aksatmasına sebep olmasından çekinmiştir. Bu endişesi Abdullah ve ‘Âtike’nin ayrılığı ile sonuçlanmıştır. Lakin yaşadıkları bu süreç fazla uzun sürmemiş, Ebû Bekir (ra)’in izni ile tekrar evlenmişlerdir. Evlilikleri esnasında yaşadıkları ayrılık muhabbetlerini eksiltmemiştir. Öyle ki Abdullah, vefatından sonra başka biri ile evlenmemesi için karısına yemin ettirmiştir. Ancak Abdullah’a verdiği yemine rağmen, dönemin hayat ve toplumsal şartlarının onu yeniden evlenmeye yönlendirdiği söylenebilir. İkinci evliliğini Hz. Ömer ile yapmıştır. Burada dikkatimizi çeken rivayet, Hz. Ömer’in ‘Âtike’nin ilk eşi Abdullah’a ettiği yeminin kefaretini ödediğidir. Ömer b. Hattâb’ın vefatından sonra Allah Resûlü’nün yakın arkadaşlarından Zübeyr b. Avvâm da ‘Âtike ile evlenebilmek için gayret etmiştir. Sahabenin önde gelenlerinin kendisi ile evlenmek hususunda gösterdiği bu çaba, onun toplum nezdinde sahip olduğu saygınlık ve karizmatik kişiliğine işaret etmektedir.
Evlilikleri ile ilgili rivayetlerden edindiğimiz bir diğer çıkarım da ‘Âtike’nin doğru bildiği konularda direnecek bir özgüvene sahip olduğudur. Şöyle ki gerek Hz. Ömer gerekse Zübeyr b. Avvâm ile evliliğinde namazlarını mescitte kılma hususunda kararlı davranmıştır. Hz. Ömer’in kadınların mescide gitmesi konusundaki sert tavrına karşı, onunla evliliği müddetince namazlarını cemaatle mescitte kılacak kadar ibadetine düşkün bir kadın olduğu söylenebilir. Hanımlarına karşı tavizsiz tavrı ve kıskançlığı ile tanınan Zübeyr b. Avvâm’a karşı da dik duruşundan ödün vermeyen ʻÂtike, aynı kararlılığını son evliliği sırasında da göstermiştir.
Hz. Peygamber’in ve eşlerinin vefatının ardından hissettiklerini dizelere dökerek ifade eden ʻÂtike, duygusal bir kişiliğin yanı sıra duygularını ifade edecek entelektüel birikime sahip bir kadındır. Acılarını şiirlerinde açıkça dile getiren ‘Âtike, birden fazla evlilik yapmasına rağmen her eşine karşı sadık ve sevgi doludur. Özellikle Abdullah ile aralarındaki büyük aşk, kocasının vefatından sonra gerçekleştiremeyeceği büyük yeminler etmesine sebep olmuştur. Dönemin öne çıkan şairlerinden biri olarak gösterilebilecek ‘Âtike bint Zeyd inançlı, akıllı, iffetli, maharetli, güçlü, kültürel donanıma sahip kusursuz güzellikte bir kadın portresi çizmektedir.
Kaynakça
Âbî, Ebû Saʿd Mansûr b. el-Huseyn er-Râzî. Nesru’d-durri fî’l-muhâdarât. nşr. Hâlid ʿAbdulğanî Mahfût. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1424/2004.
Abdurrezzâk, Ebû Bekr Abdurrezzâk b. Hemmâm es-Sanʿânî. el-Musannef. nşr. Heyet. 10 Cilt. Kahire: Dâru’t-Teʿsîl, 1435/2015.
Ahmed b. Hanbel, Ebû ʿAbdullâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî. Fedâilu’s-sahâbe. nşr. Vasiyyullâh Muhammed ʿAbbâs. 2 Cilt. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1404/1983.
Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî. el-Veraʿ-rivâyetu’l-Mervezî. nşr. Semîr b. Emîn ez-Zuheyrî. Riyâd: Dâru’s-Samîʿî, 1418/1997.
Ateş, Ali Osman. “Putlara Kurban Kesme ve Allah’tan Başkası Adına Kesilenlerden Yeme Konusunda Hz. Peygamber’in Tutumu”. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (DEÜİLFD) 4 (1987), 363–402.
Bedruddîn el-ʿAynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed. ʿUmdetu’l-kârî şerhu sahîhi’l-Buhârî. 25 Cilt. Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, ts.
Beğavî, Ebü’l-Kâsım ʿAbdullâh b. Muhammed. Muʿcemu’s-sahâbe. nşr. Muhammed ʿAvd el-Menkûş – İbrâhîm İsmâʿîl el-Kâdî. 4 Cilt. Kuveyt: Mibretü’l-Âl ve’l-Ashâb, 1432/2011.
Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir. Ensâbü’l-eşrâf. nşr. Süheyl Zekkâr – Riyâd ez-Ziriklî. 13 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1417/1996.
Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. el-Huseyn b. ʿAlî el-Husrevcirdî. es-Sünenü’l-kübrâ. nşr. ʿAbdullâh et-Türkî. 22 Cilt. by: Merkezu Hecer, 1432/2011.
Buhârî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. İsmâʿîl. el-Câmiʿu’l-musnedü’s-sahîhü’l-muhtasar. nşr. Muhammed Züheyr en-Nâsır. 9 Cilt. Beyrut: Dârü Tavki’n-Necât, 1422 H.
Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâ’îl. et-Târîhu’l-ʾevsat. nşr. Teysîr b. Sa’d, Yahyâ b. ‘Abdullâh. 5 Cilt. Riyad: Mektebetü’r-Rüşd, 1426/2005.
Câhız, Ebû ʿOsmân ʿAmr b. Bahr b. Mahbûb el-Kinânî el-Leysî. el-Hayevân. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003.
Câhız, Ebû ʿOsmân ʿAmr b. Bahr b. Mahbûb el-Leysî. el-Mehâsin ve’l-ʾeddâd. Beyrut: Dârü ve Mektebetü’l-Hilâl, 1423/2002.
Cevâd ʿAlî. el-Mufassal fî târîhi’l-ʿarab kable’l-İslâm. 20 Cilt. b.y.: y.y. 1422/2001.
Çetkin, Muhammed. “Cahiliyye Dönemi Şiir ve Nesrinde Nübüvvet”. e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 10/1 (19) (Nisan-2018), 290-306.
Çiçek, Mustafa. “Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râşidîn Döneminde Zübeyr b. el-Avvâm”. İstem 4/7 (2006), 135 – 158.
Çubukçu, Asri. “ʻÂtike bint Zeyd”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 4/73-74. İstanbul: TDV Yayınları, 1991.
Ebû Ahmed el-Hâkim, Ebû Ahmed Muhammed b. Muhammed el-Kerâbîsî. el-Esâmî ve’l-kunâ. nşr. Muhammed b. ʿAlî el-Ezherî. 5 Cilt. b.y.: Dârü’l-Fârûk, 1436/2015.
Ebü’l-Ferec el-Isfehânî, ʿAlî b. el-Huseyn el-Kureşî. el-Eğânî. 25 Cilt. Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1415 H.
Ebû Nuʿaym, Ahmed b. ʿAbdullâh b. Ahmed el-Isfehânî. Maʿrifetu’s-sahâbe. nşr. ʿÂdil b. Yûsuf el-ʿAzzâzî. 7 Cilt. Riyad: Dârü’l-Vatan, 1419/1998.
Ebû Zürʿa ed-Dimeşkî, ʿAbdurrahmân b. ʿAmr. Târîhu Ebî Zürʿa. nşr. Niʿmetullah el-Kûcânî. Dimeşk: Mecmaʿu’l-Luğati’l-ʿArabîyye, ts.
Efendioğlu, Mehmet. “Zübeyr b. Avvâm”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 44/522-524. İstanbul: TDV Yayınları, 2013.
Erkocaaslan, Recep. “Hanîflerden Zeyd b. Amr b. Nüfeyl’in Hayatı ve Şahsiyeti”. Amasya İlahiyat Dergisi 15 (Aralık / December 2020), 421-451.
Fâkihî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. İshâk el-Mekkî. Ahbâru Mekke fî kadîmi’d-dehri ve hadîsihi.nşr. ʿAbdulmelik ʿAbdullâh Dehîş. 6 Cilt. Beyrut: Dâru Hadar, 1414H.
Fayda, Mustafa. “Ömer”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 34/44-51. İstanbul: TDV Yayınları, 2007.
Fellas, Ebû Safî Amr b. ʿAlî. et-Târîh. nşr. Muhammed et-Taberânî. Riyad: Merkezu’l-Melil Faysal, 1436/2015.
Güven, Abdullah Muaz.Sahâbe-ı̇ Kı̇râm’ın Hz. Peygamber İçin Yazdıkları Mersiyeler. Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2017.
Güven, Osman. Saîd b. Zeyd’in Hayatı ve İslam Tarihindeki Yeri. Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2006.
Hâkim, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullâh en-Nîsâbûrî. Ma’rifetu ‘ulûmi’l-hadîs. nşr. Zuheyr Şakîk el-Kebbî. b. y. Dâru İhyaʾi’l-ʿUlûm, 1416/1996.
Hâkim, Ebû Abdullâh Muhammed b. Abdullah en-Nîsâbûrî. el-Mustedrek âle’s-sahihayn. nşr. Heyet. 8 Cilt. b.y.: Dâru’t-Teʾsîl, 1435/2014.
Halebî, Ebü’l-Ferec ʿAlî b. İbrâhîm b. Ahmed Nûreddîn b. Burhâneddîn. İnsânu’l-ʿuyûn fî sîreti’l-emîni’l-meʾmûn. 3 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1427 H.
Halife b. Hayyât, Ebû Amr Halife b. Hayyât el-ʿUsfurî. et-Târîh. nşr. Ekrem Dîyâ el-ʿUmerî. Dımeşk-Beyrut: Dârü’l-Kalem – Müessesetü’r-Risâle, 1397/1977.
Halîfe b. Hayyât, Ebû ʿAmr Halîfe b. Hayyât el-ʿUsfurî. Tabakâtu Halîfe b. Hayyât. nşr. Süheyl Zekkâr. b.y.: Dârü’l-Fikr, 1414/1993.
Harâʾitî, Ebû Bekr Muhammed b. Caʿfer es-Sâmerrî. İʿtilâlü’l-kulûb. nşr. Hamdî ed-Demirdâş. Riyad: Nizâr Mustafâ el-Bâz, 1421/2000.
Hitti, Philip K. Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi. çev. Salih Tuğ. 3 Cilt. İstanbul: 1979.
İbn ʿAbdilberr, Ebû ʿOmer Yûsuf b. ʿAbdullâh b. Muhammed b. ʿAbdilberr el-Kurtubî. el-ʾİstîʿâb fî maʿrifeti’l-ʾashâb. nşr. ʿAlî Muhammed el-Becâvî. 4 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Cîl, 1413/1992.
İbn ʿAbdilberr, Ebû ʿOmer Yûsuf b. ʿAbdullâh b. Muhammed b. ʿAbdilberr en-Nemerî. el-İstizkâr. nşr. Sâlim Muhammed ʿAtâ – Muhammed ʿAlî Muʿavvıd. 9 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1421/2000.
İbn ʿAsâkir, Ebü’l-Kâsım ʿAlî b. el-Hasen. Târîhu Dimeşk. nşr. ʿOmer b. Ğarâme el-ʿAmravî. 80 Cilt. b.y.: Dârü’l-Fikr, 1415/1995.
İbnu’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec ʿAbdurrahmân b. ʿAlî. Ahbâru’n-nisâʾ. Beyrut: Dâru Mektebeti’l-Hayât, 1403/1982.
İbnu’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec ʿAbdurrahmân b. ʿAlî. el-Muntazam fî târîhi’l-mulûk ve’l-ʾumem. nşr. Muhammed ʿAbdulkâdir ʿAtâ – Mustafâ ʿAbdulkâdir ʿAtâ. 19 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1412/1992.
İbn Ebî Hayseme. Ebû Bekir Ahmed b. Ebî Hayseme. et-Târîhu’l-kebîr. nşr. Salâh b. Fethî. 4 Cilt. Kahire: el-Fârûku’l-Hadîse, 1427/2006.
İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ʿAbdullâh b. el-ʿAbsî. el-Musannef. nşr. Saʿd b. Nâsır eş-Şetrî. 25 Cilt. Riyâd: Dâru Kunûzi İşbîliyâ, 1436/2015.
İbnu’l-Esîr, Ebü’l-Hasen ʿAlî b. Muhammed el-Cezerî. Usdu’l-ğâbe fî maʾrifeti’s-sahâbe. nşr. ʿÂdil Ahmed er-Rufâʿî. 8 Cilt. Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1996.
İbnu’l-Esîr, Ebû’l-Hasen ʿAlî b. Muhammed el-Cezerî. el-Kâmil fî’t-Târîh. nşr. ʿUmar ʿAbdusselâm Tedmurî. 10 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-ʿArabî, 1417/1997.
İbn ed-Decâcî, Saʿdullâh b. Nasr b. Saʿîd el-Hanbelî. Sıftu’l-milh ve zûhu’t-terh. b.y. ts.
İbn Habîb, Ebû Caʿfer Muhammed b. Habîb el-Bağdâdî. el-Muhabber. nşr. Ilse Lichtenstadter. Beyrut: Dârü’l- Âfâki’l-Cedîde, ts.
İbn Hacer el-ʿAskalânî, Ebü’l-Fadl Ahmed b. ʿAlî. el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe. nşr. ʿAbdullâh b. ʿAbdulmuhsin et-Türkî. 14 Cilt. Mısır: Dâru Hicr, 1429/2008.
İbn Hazm, Ebû Muhammed ʿAlî b. Ahmed el-Endelusî. Cemheretu ensâbi’l-ʿarab. nşr. Heyet. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1403/1983.
İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî. es-Sîretu’n-nebeviyye ve âhbâru’l-hulefâʾ. nşr. ʿAzîz Bey v.dğr. 2 Cilt. Beyrut: el-Kütübu’s-Sekâfiyye, 1417/1996.
İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî. Meşâhîru ‘ulemâi’l-emsâr ve a’lâmu fukahâi’l-ʾaktâr. nşr. Merzûk ʿAlî İbrâhîm. b.y. Dârü’l-Vefâʾ, 1411/1991.
İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân b. ʾAhmed el-Bustî. es-Sikât. nşr. Şerefu’d-Dîn Ahmed. 9 Cilt. b.y. Dârü’l-Fikr, 1395/1975.
İbn Hişâm, Ebû Muhammed ʿAbdulmelik b. Hişâm el-Himyerî. es-Sîretü’n-nebeviyye. nşr. Mustafâ es-Sakkâ v.dğr. 2 Cilt. Mısır: Mektebetü Mustafâ el-Bâbî’l-Halebî, 1375/1955.
İbn İshak, Ebû Abdullah Muhammed b. İshâk b. Yesâr el-Muttalibî. es-Sîre (Kitâbu’s-siyer ve’l-meğâzî). nşr. Süheyl Zekkâr. Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1398/1978.
İbnü’l-Kayyim, Muhammed b. Ebî Bekr b. Eyyûb el-Cevziyye. Zâdu’l-meʿâd fî hedyi hayri’l-ʿibâd. 5 Cilt. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1415/ 1994.
İbnü’l-Kelbî, Ebü’l-Munzir Hişâm b. Muhammed. Cemheretu ensâbi’l-ʿarab. b.y., ts.
İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâʾ İsmâîl b. ʿOmer b. Kesîr ed-Dimeşkî. es-Sîretu’n-nebevîyye. nşr. Mustafâ ʿAbdulvahid. Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, 1395/1976.
İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâʾ İsmâîl b. Ömer b. Kesîr ed-Dimeşkî. el-Bidâye ve’n-nihâye. nşr. Abdullâh b.Abdi’l-Muhsin et-Turkî. 21 Cilt. b.y. Dâru Hicr, 1418/1997.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed ʿAbdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî. el-İmâme ve’s-siyâse. 2 Cilt. nşr. Halîl el-Mansûr. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1418/1997.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed ʿAbdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî. el-Maʿârif. nşr. Servet ʿUkkâşe. b.y. el-Heyʾetu’l-Mısriyyetu’l-ʿÂmme, 1413/1992.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed ʿAbdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî. ʿUyûnu’l-ahbâr. 4 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, ts.
İbn Manzûr, Ebü’l-Fadl Muhammed b. Mukerrem b. ʿAlî Cemâluddîn b. Manzûr er-Ruveyfiʿî. Muhtasaru târîhi Dimeşk. nşr. Rûhiyye en-Nehhâs, Riyâd ʿAbdulhamîd Murâd, Muhammed Mutîʿ. 29 Cilt. Dimeşk: Dârü’l-Fikr, 1402/1984.
İbn Raslan, Ebü’l-‘Abbâs Ahmed b. Huseyn. Şerhu suneni Ebî Dâvûd. nşr. Heyet. 20 Cilt. el-Feyyûm: Dârü’l-Felâh, 1437/2016.
İbn Saʿd, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. Saʿd b. Menî.ʿ et-Tabakât. nşr. ʿAlî Muhammed ʿOmer. 11 Cilt. Kahire: Mektebetu’l-Hancî, 1421/2001.
İbn Seyyidi’n-Nâs, Ebü’l-Feth Muhammed b. Muhammed el-Yaʿmûrî. ʿUyûnu’l-eser fî funûni’l-meğâzî ve’ş-şemâil ve’s-siyer. nşr. İbrâhîm Muhammed Ramadân. 2 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kalem, 1414/1993.
Kaya, İsmail. Hz. Ömer ve Ailesi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2013.
Makrîzî, Ebü’l-‘Abbâs Ahmed b. ‘Alî el-Huseynî. İmtâ’ü’l-esmâ’. nşr. Muhammed ‘Abdulhamîd en-Nemîsî. 15 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1420/1999.
Mâlik b. Enes, Ebû ʿAbdullâh Mâlik b. Enes b. Mâlik el-Medenî. el-Muvattaʾ. nşr. Muhammed Mustafâ el-ʾAʿzamî. 8 Cilt. Abu Dabi: Muessesetu Zâyid b. Sultân, 1425/2004.
Merzûkî, Ebû ʿAlî Ahmed b. Muhammed b. el-Hasan el-Merzûkî el-İsfehânî. Şerhu dîvânu’l-hamâse. nşr. Ğarîd eş-Şeyh. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003.
Mes’ûdî, Ebü’l-Hasen ‘Alî b. el-Hüseyn b. ‘Alî. et-Tenbîh ve’l-işrâf. nşr. Abdullah İbrâhîm es-Sâvî. Kahire: Dâru’s-Sâvî, ts.
Musʿab ez-Zubeyrî, Ebû ʿAbdullâh Musʿab b. ʿAbdullâh. Nesebû Kureyş. nşr. Levi Provensal. Kahire: Dârü’l-Maʿârif, ts.
Muttakî el-Hindî, ʿAlâʾu’d-Dîn ʿAlî b. Hisâmi’d-Dîn b. Kâdî Hân. Kenzu’l-ʿummâl. nşr. Bekrî Hayyânî. 18 Cilt. b.y.: Muessesetu’r-Risâle, 1401/1981.
Nesâʾî, Ebû ʿAbdurrahmân Ahmed b. Şuʿayb el-Hurâsânî. Fedâîlu’s-sahâbe. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1405/1984.
Ömer b. Şebbe,Ebû Zeyd en-Numeyrî. Târîhu’l-Medîne. nşr. ʿAlî Muhammed Dendel – Yâsin Saʿdu’d-Dîn Beyân. 2 Cilt. b.y. Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1417/1996.
Ru’aynî, Ebû Mûsâ ‘Îsâ b. Süleyman el-Endelusî. el-Câmî′ lima fî’l-cevâmi′ min esmâʾi’s-sahâbeti’l-a′lâm. nşr. Mustafâ Bâcû. 6 Cilt. b.y. Mektebetu’l-İslâmî, 2009.
Sav, Hüseyin. Said b. Zeyd’in Hayatı, Kişiliği ve Siyasi Konumu. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2009.
Sıbt İbnül-Cevzî, Ebü’l-Muzaffer Yûsuf b. Kızoğlu. Mirʾâtu’z-zamân fî tevârîhi’l-aʿyân. nşr. Muhammed Berekât v.dğr. 23 Cilt. b.y. Dimeşk 1434/2013.
Suyûtî, Celâlu’d-Dîn ʿAbdurrahmân b. Ebî Bekr. Şerhu şevâhidi’l-muġnî. nşr. Muhammed Mahmûd ibnu’t-Telâmîd. 2 Cilt. b.y., 1386/1966.
Süfyân es-Sevrî, Ebû Abdullah Süfyân b. Sa’id b. Mesrûk el-Kûfî. Tefsîrü’s-Sevrî. nşr. Ebû Ca’fer Muhammed. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1403/1983.
Süheylî, Ebü’l-Kâsım ʿAbdurrahman b. ʿAbdullâh b. Ahmed. er-Ravd’ul-unf fî şerhi’s-sîreti’n-nebevîyye. nşr. ʿUmar ʿAbdusselâm es-Selâmî. 7 Cilt. Beyrut: Dârü İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1421/2000.
Sönmez, Mehmet Ali. “Abdullah b. Ebû Bekir es-Sıddîk”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 1/95-96. İstanbul: TDV Yayınları, 1988.
Taberânî, Ebü’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed eş-Şâmî. el-Mu‘cemu’l-kebîr. nşr. Hamdî b. ‘Abdulmecîd es-Selefî. 25 Cilt. Beyrut: Dârü İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1983
Taberî, Ebû Caʿfer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmilî. Târîhu’r-rusul ve’l-mulûk ve Sılatu Târîh et-Taberî. 11 Cilt. Beyrut: Dâru’t-Turâs, 1387/1967.
Taberî, Ebû Caʿfer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmilî. el-Muntehab min zeyli’l-müzeyyel. Beyrut: Muʾessesetu’l-ʾAʿlemî, ts.
Temir, Hakan. “Hz. Ömer’in Ağabeyi Zeyd b. Hattâb’ın Hayatı Üzerine Bir Değerlendirme”. Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 10/1 (Mart 2020), 132-142.
Vâkıdî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. ʿOmer b. Vâkıd el-Eslemî. el-Meğâzî. nşr. Marsden Jones. 3 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Alemî, 1409/1989.
Veşşâ, Ebû’t-Tayyib Muhammed b. Ahmed. ez-Zarf ve’z-zurefâ. nşr. Kemâl Mustafâ. Mısır: Mektebetu’l-Hâncî, 1371/1953.
Yahya b. Sellâm, Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Sellâm el-Kayravânî. Tefsîrü Yahyâ b. Sellâm. nşr. Hind Şelebî. 2 Cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1425/2004.
Yaʿkûbî, Ebû Yaʿkûb Ahmed b. İshâk. et-Târîh. 2 Cilt. Beyrut: Dâr Sâdr, ts.
Yâkût el-Hamevî, Ebû ʿAbdullâh Yâkût b. ʿAbdullâh er-Rûmî. Muʿcemu’l-buldân. 7 Cilt. Beyrut: Dâru Sâdır, 1995.
Yılmaz, İbrahim. Panayırlar ve Arap Dili ve Edebiyatının Gelişmesinde Oynadığı Rol. Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1997.
Zehebî, Şemsüddîn Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. Ahmed b. ʿOsmân b. Kâymâz. Siyerü aʿlâmi’n-nübelâ’. 18 Cilt. Kahire: Dârü’l-Hadîs, 1427/2006.
Zehebî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. Ahmed b. ʿOsmân b. Kâymâz. Târîhü’l-İslâm ve vefeyâti’l-meşâhir ve’l-aʿlâm. nşr. Dr. Beşşâr ʻAvvâd Maʻrûf. b.y.: Dâru el-Ğarbi’l-İslâmî, 2003.
Zeynüddîn İbnu’l-Muvaffak, Ebû Muhammed Muvaffakuddîn b. ʿAbdurrahmân İbni’ş-Şeyh Ebi’l-Haremi Mekkî b. ʿOsmân eş-Şâriʿî eş-Şâfiʿî. Murşidü’z-zuvvâr ʾilâ kubûri’l-ʾebrâr. 2 Cilt. Kâhire: ed-Dârü’l-Mısriyyeti’l-Lubnâniyye, 1415.
Zübeyr b. Bekkâr, Ebû ʿAbdullâh el-Kureşî. el-Fukâhe ve’l-muzâh. nşr. Huseyn b. Haydar el-Hâşimî. b.y.: yy., 1439/2017.
[1] İbn Kuteybe, Ebû Muhammed ʿAbdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî, el-Maʿârif, nşr. Servet ʿUkkâşe (b.y.: el-Heyʾetu’l-Mısriyyetu’l-ʿÂmme, 1413/1992), 245; İbnu’l-Esîr, Ebü’l-Hasen ʿAlî b. Muhammed el-Cezerî, Üsdü’l-ğâbe fî maʾrifeti’s-sahâbe, nşr. ʿÂdil Ahmed er-Rufâʿî (Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1996), 7/199.
[2] İbn Saʿd, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. Saʿd b. Menîʿ, et-Tabakât, nşr. ʿAlî Muhammed ʿOmer (Kahire: Mektebetu’l-Hancî, 1421/2001), 3/353; İbn ʿAsâkir, Ebü’l-Kâsım ʿAlî b. el-Hasen, Târîhu Dimeşk, nşr. ʿOmer b. Ğarâme el-ʿAmravî (b.y.: Dârü’l-Fikr, 1415/1995), 19/512; İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâʾ İsmâîl b. ʿOmer b. Kesîr ed-Dimeşkî,es-Sîretu’n-nebevîyye (el-Bidâye ve’n-nihâye’den), nşr. Mustafâ ʿAbdulvahid (Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, 1395/1976), 1/162.
[3] İbn ʿAbdilberr, Ebû ʿOmer Yûsuf b. ʿAbdullâh b. Muhammed b. ʿAbdilberr el-Kurtubî, el-ʾİstîʿâb fî maʿrifeti’l-ʾashâb, nşr. ʿAlî Muhammed el-Becâvî (Beyrut: Dârü’l-Cîl, 1413/1992), 4/1876-1880.
[4] Asri Çubukçu, “ʻÂtike bint Zeyd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1991), 4/73-74.
[5] Sıbt İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Muzaffer Yûsuf b. Kızoğlu, Mirʾâtu’z-zamân fî tevârîhi’l-aʿyân, nşr. Muhammed Berekât vdğr (Dimeşk: y.y, 1434/2013), 6/401.
[6] Câhız, Ebû ʿOsmân ʿAmr b. Bahr b. Mahbûb el-Kinânî el-Leysî, el-Hayevân (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003), 7/464.
[7] İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâʾ İsmâîl b. Ömer b. Kesîr ed-Dimeşkî, el-Bidâye ve’n-nihâye, nşr. ʿAbdullâh b.Abdi’l-Muhsin et-Turkî (b.y.: Dâru Hicr, 1418/1997), 11/153
[8] İbn ʿAbdilberr, el-ʾİstîʿâb, 2/614; Ebü’l-Ferec el-Isfehânî, ʿAlî b. el-Huseyn el-Kureşî, el-Eğânî (Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1415H), 3/87; İbn ʿAsâkir, Târîhu Dimeşk, 19/493; Suheylî, Ebü’l-Kâsım ʿAbdurrahman b. ʿAbdullâh b. Ahmed, er-Ravd’ul-unf fî şerhi’s-sîreti’n-nebevîyye, nşr. ʿUmar ʿAbdusselâm es-Selâmî (Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1421/2000), 2/228; . İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/455; İbn Seyyidi’n-Nâs, Ebü’l-Feth Muhammed b. Muhammed el-Yaʿmûrî, ʿUyûnu’l-eser fî funûni’l-meğâzî ve’ş-şemâil ve’s-siyer, nşr. İbrâhîm Muhammed Ramadân (Beyrut: Dârü’l-Kâlem, 1414/1993), 1/80; İbn Kesîr, es-Sîre, 1/153
[9] İbn İshak, Ebû Abdullah Muhammed b. İshâk b. Yesâr el-Muttalibî, es-Sîre (Kitâbu’s-Siyer ve’l-Meğâzî), nşr. Süheyl Zekkâr (Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1398/1978), 117; Musʿab ez-Zubeyrî, Ebû ʿAbdullâh Musʿab b. ʿAbdullâh, Nesebû Kureyş, nşr. Levi Provensal (Kahire: Dârü’l-Maʿârif, ,ts.), 364.
[10] İbn İshak, es-Sîre, 117; İbn Kuteybe,el-Maʿârif, 245; İbn ʿAsâkir,Târîhu Dimeşk,19/493; Hâkim, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. Abdullah en-Nîsâbûrî, el-Mustedrek âle’s-sahihayn, nşr. Heyet (b.y.: Dâru’t-Teʾsîl, 1435/2014), 6/263.
[11] Isfehânî, el-Eğânî, 3/87; Recep Erkoçaslan, “Hanîflerden Zeyd b. Amr b. Nüfeyl’in Hayatı ve Şahsiyeti”, Amasya İlahiyat Dergisi 15 (Aralık / December 2020), 421-451.
[12] Nisâ 4/22. “Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın nikâhladığı kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir edepsizliktir, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.”
[13] İbn İshak, es-Sîre, 115-116; İbn Hişâm, Ebû Muhammed ʿAbdulmelik b. Hişâm el-Himyerî, es-Sîretu’n-nebeviyye, nşr. Mustafâ es-Sakkâ v.dğr. (Mısır: Mektebetu Mustafâ el-Bâbî’l-Halebî, 1375/1955), 1/225; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/354; İbn Kesîr, el-Bidâye, 3/316; Zehebî, Şemsüddîn Ebû ʿAbdullâh; Muhammed b. Ahmed b. ʿOsmân b. Kâymâz, Siyeru aʿlâmi’n-nubelâ’ (Kahire: Dârü’l-Hadîs, 1427/2006), 1/183; İbn Kesîr, es-Sîre, 1/154.
[14] İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/353; Isfehânî, el-Eğânî, 3/89; Suheylî, er-Ravd’ul-unf,2/232; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/353; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 3/88; İbn Kesîr, el-Bidâye, 3/322; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 1/181; el-Makrîzî, Ebü’l-‘Abbâs Ahmed b. ‘Alî el-Huseynî, İmtâ’u’l-esmâ’, nşr. Muhammed ‘Abdulhamîd en-Nemîsî (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1420/1999), 2/351; Halebî, Ebü’l-Ferec ʿAlî b. İbrâhîm b. Ahmed Nûreddîn b. Burhâneddîn, İnsânu’l-ʿuyûn fî sîreti’l-emîni’l-meʾmûn (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1427 H), 1/180.
[15] Hz. Peygamber’in vahiy öncesi hayatında putlar için kesilen kurban etinden yiyip-yemediğine dair tartışmalara konu olan bu rivayetler ve bunların değerlendirilmesi konusunda detay için bk. Ali Osman Ateş, “Putlara Kurban Kesme ve Allah’tan Başkası Adına Kesilenlerden Yeme Konusunda Hz. Peygamber’in Tutumu” Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (DEÜİLFD) 4 (1987), 363–402.
[16] İbn İshak, es-Sîre, 118.
[17] İbn Sa ‘d, et-Tabakât,3/353; İbn ʿAsâkir,Târîhu Dimeşk, 19/512; İbn Kesîr, es-Sîre, 1/162; Taberî, Ebû Caʿfer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmilî, Târîhu’r-rusul ve’l-mulûk ve sılatu târîh et-Taberî (Beyrut: Dâru’t-Turâs, 1387/1967), 11/513; Hâkim, el-Mustedrek, 6/265; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 3/88.
[18] İbn Kesîr, el-Bidâye, 3/331.
[19] İbn İshak, es-Sîre, 117; İbn Hişâm, es-Sîretu’n-nebeviyye, 1/226; İbn ʿAsâkir,Târîhu Dimeşk, 19/513; Suheylî, er-Ravd’ul-unf, 2/235.
أرباً واحداً أم ألف رب … أدين إذا تقسمت الأمور
عزلت اللات والعزى جميعا … كذلك يفعل الجلد الصبور
فلا عزى أدين ولا ابنتيها … ولا صنمي بني عمرو أدير
ولا غنماً أدين وكان ربا لنا … في الدهر إذ حلمي يسير
عجبت وفي الليالي معجبات … وفي الأيام يعرفها البصير
بأن الله قد أفنى رجالاً … كثيراً كان شأنهم الفجور
وأبقى آخرين ببر قوم … فيربك منهم الطفل الصغير
وبينا المرء يعثر ثاب يوما … كما يتروح الغصن النضير
[20] Makalede yer alan şiirlerin çevirisi tarafımıza aittir.
[21] İbnu’l-Kelbî, Ebü’l-Munzir Hişâm b. Muhammed el-Kelbî, Kitâbu’l-esnâm, nşr. Ahmed Zeki Paşa (Kahire: Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, 2000), 21; İbn İshak, es-Sîre, 117; İbn ʿAsâkir,Târîhu Dimeşk, 19/515; Suheylî, er-Ravd’ul-unf, 2/244.
أسلمت وجهي لمن أسلمت … له الأرض تحمل صخراً ثقالا
وأسلمت وجهي لمن أسلمت … له المزن تحمل عذباً زلالا
إذا هي سيقت إلى بلدة … أطاعت فصبت عليها سجالا
وأسلمت وجهي لمن أسلمت … له الريح تصرف حالا فحالا
[22] İbn İshak, es-Sîre,119; İbn Hişâm, es-Sîretu’n-nebeviyye, 1/226; Yahya b. Sellâm, Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Sellâm el-Kayravânî, Tefsîru Yahyâ b. Sellâm, nşr. Hind Şelebî (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 1425/2004), 197; İbn Saʿd, et-Tabakât,3/353;Isfehânî,el-Eğânî, 3/90; İbn ʿAsâkir,Târîhu Dimeşk, 19/506; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/354.
[23] Musʿab ez-Zubeyrî,Nesebu Kureyş,365; Vâkıdî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. ʿOmer b. Vâkıd el-Eslemî, el-Meğâzî, nşr. Marsden Jones (Beyrut: Dârü’l-Alemî, 1409/1989), 2/770; İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/183, 352; 8/135; Halîfe b. Hayyât, Ebû ʿAmr Halîfe b. Hayyât el-ʿUsfurî, Tabakâtu Halîfeb. Hayyât, nşr. Suheyl Zekkâr (b.y.: Dârü’l-Fikr, 1414/1993), 56; Ebû Ahmed el-Hâkim, Ebû Ahmed Muhammed b. Muhammed el-Kerâbîsî, el-Esâmî ve’l-kunâ, nşr. Muhammed b. ʿAlî el-Ezherî (b.y.: Dârü’l-Fârûk, 1436/2015), 1/295; İbn Kuteybe,el-Maʿârif, 245-246; el-Mesʿûdî, Ebü’l-Hasen ʿAlî b. el-Huseyn b. ʿAlî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, nşr. ʿAbdullah İbrâhîm es-Sâvî (Kahire: Dâru’s-Sâvî, ts.), 205; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/241.
[24] İbn İshak, es-Sîre, 143; İbn Hişâm, es-Sîretu’n-nebeviyye, 1/252, İbn Ebî Hayseme, Ebû Bekir Ahmed b. Ebî Hayseme, et-Târîhu’l-kebîr, nşr. Salâh b. Fethî (Kahire: el-Fârûku’l-Hadîse, 1427/2006), 3/168; Taberî, et-Târîh, 11/563; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 1/ 205; 3/ 95
[25] İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/354; 10/253; Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir, Ensâbu’l-eşrâf, nşr. Süheyl Zekkâr – Riyâd ez-Ziriklî (Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1417/1996), 10/ 469; Taberî, et-Târîh, 11/563; Hâkim, el-Mustedrek, 6/ 265; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 5/15; Cevâd ʿAlî (ö.1408/1987), el-Mufassal fî târîhi’l-ʿarab kable’l-İslâm (b.y.: y.y., 1422/2001), 12/52.
[26] Abdurrahman Refet Paşa, Sahabe Hayatından Tablolar, çev. Tacettin Uzun (İzmir: Uysal Kitabevi, 1988), 1/185; Hüseyin Sav, Said b. Zeyd’in Hayatı, Kişiliği ve Siyasi Konumu (İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2009), 13.
[27] İbn Saʿd,et-Tabakât,8/135; Fellas, Ebû Safî Amr b. ʿAlî, et-Târîh, nşr. Muhammed et-Taberânî (Riyad: Merkezu’l-Melil Faysal, 1436/2015), 217; Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâ’îl, et-Târîhu’l-ʾevsat, nşr. Teysîr b. Sa’d, Yahyâ b. ‘Abdullâh, (Riyad: Mektebetu’r-Ruşd, 1426/2005), 1/665; İbn Kuteybe,el-Maʿârif, 246.
[28] İslam Ansiklopedisi’nde “Said b. Zeyd” maddesinde doğum tarihi m. 600 civarı olarak verilmektedir. Bk. Mehmet Efendioğlu, “Said b. Zeyd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2008), 35/580-581.
[29] Süfyân es-Sevrî, Ebû Abdullah Süfyân b. Sa’id b. Mesrûk el-Kûfî, Tefsîru’s-Sevrî, nşr. Ebû Ca’fer Muhammed (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1403/1983), 160; İbn Saʿd, et-Tabakât,3/356; Ahmed b. Hanbel, Ebû ʿAbdullâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî, Fedâilu’s-sahâbe, nşr. Vasiyyullâh Muhammed ʿAbbâs (Beyrut: Muessesetu’r-Risâle, 1404/1983), 1/113; Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/ 469; el-Bezzâr, el-Bahru’z-zehhâr, 4/ 93; Hâkim, Ebû Abdullah Muhammed b. ‘Abdullâh en-Nîsâbûrî, Ma’rifetu ‘Ulûmi’l-hadîs, nşr. Zuheyr Şakîk el-Kebbî (b.y.: Dâru İhyaʾi’l-ʿUlûm, 1416/1996), 15; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 2/615; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/456; İbn Kesîr, es-Sîre, 1/158.
[30] İbn İshak, es-Sîre, 183; İbn Hişâm, es-Sîretu’n-nebeviyye, 1/253, 343-343; Ahmed b. Hanbel,Fedâilu’s-sahâbe, 1/279; Belâzürî,Ensâbu’l-eşrâf,10/286-287; İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân b. ʾAhmed el-Bustî, es-Sikât, nşr. Şerefüddîn Ahmed, (b.y.: Dâru’l-Fikr, 1395/1975), 1/73; İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî, es-Sîretu’n-nebeviyye ve âhbâru’l-hulefâʾ, nşr. ʿAzîz Bey v.dğr. (Beyrut: el-Kütübü’s-Sekâfiyye, 1417/1996), 1/86; Hâkim, el-Mustedrek, 7/109; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 3/987; Suheylî, er-Ravd’ul-unf, 3/163-164; İbn Seyyidi’n-Nâs, ʿUyûnu’l-eser, 1/145; İbn Kesîr, es-Sîre, 2/33-36; Cevâd ‘Alî, el-Mufassal, 12/52.
[31] İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 2/615; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/ 456; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/241
[32] İbn Saʿd,et-Tabakât, 3/355; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/244.
[33] İbn Hişam, es-Sîretu’n-nebeviyye, 1/684,Vâkıdî, el-Meğâzî, 1/19, 101; İbn Saʿd, et-Tabakât, 2/10-11, 3/198; Halife b. Hayyât, Ebû Amr Halife b. Hayyât el-ʿUsfurî, et-Târîh, nşr. Ekrem Dîyâ el-ʿUmerî, (Dımeşk – Beyrut: Dârü’l-Kâlem – Mu’essesetu’r-Risâle, 1397/1977), 63; Belâzürî,Ensâbu’l-eşrâf, 10/120; Taberî, et-Târîh, 2/478; İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî, es-Sîretu’n-nebeviyye ve âhbâru’l-hulefâʾ, 1/158, 182-183, 187; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 2/615; İbnu’l-Kayyim, Muhammed b. Ebî Bekr b. Eyyûb el-Cevziyye, Zâdu’l-meʿâd fî hedyi hayri’l-ʿibâd (Beyrut: Muessesetu’r-Risâle, 1415/ 1994), 3/333.
[34] Mes’ûdî, Ebü’l-Hasen ‘Alî b. el-Hüseyn b. ‘Alî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, nşr. Abdullah İbrâhîm es-Sâvî (Kahire: Dâru’s-Sâvî, ts), 205.
[35] Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/ 471; Taberî, Ebû Caʿfer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmilî (ö.310/923), el-Muntehab min zeyli’l-müzeyyel (Beyrut: Muʾessesetu’l-ʾAʿlemî, ts), 18; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/ 242.
[36]Ahmed b. Hanbel,Fedâilu’s-sahâbe, 2/570; Fâkihî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. İshâk el-Mekkî, Ahbâru Mekke fî kadîmi’d-dehri ve hadîsihi,nşr. ʿAbdulmelik ʿAbdullâh Dehîş (Beyrut: Dâru Hadar, 1414 H), 4/57;Nesâʾî, Ebû ʿAbdurrahmân Ahmed b. Şuʿayb el-Hurâsânî, Fedâîlu’s-sahâbe(Beyrut:Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1405/1984), 32-33; Hâkim, el-Mustedrek, 6/268, 284; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/72, 73, 74; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/248.
[37] Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/ 247; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/ 94;
[38] İbn Hişam, es-Sîretu’n-nebeviyye, 1/253, İbn Saʿd, et-Tabakât,3/358; İbn Kuteybe, el-Maʿârif, 246; Beğavî, Mu’cemu’s-sahâbe, 2/ 577; İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî, Meşâhîru ‘Ulemâi’l-emsâr ve a’lâmu fukahâi’l-ʾaktâr, nşr. Merzûk ʿAlî İbrâhîm (b.y.: Dârü’l-Vefâ.ʾ, 1411/1991), 26; Hâkim, el-Mustedrek, 6/265; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 2/620; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/457
[39] İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/458.
[40] Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/92.
[41] Mâlik b. Enes, Ebû ʿAbdullâh Mâlik b. Enes b. Mâlik el-Medenî, el-Muvattaʾ, nşr. Muhammed Mustafâ el-ʾAʿzamî (Ebû Dabî: Muessesetu Zâyid b. Sultân, 1425/2004), “Cenâiz”, 794; İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/357; Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/ 471-472; İbn ʿAbdilberr, Ebû ʿOmer Yûsuf b. ʿAbdullâh b. Muhammed b. ʿAbdilberr en-Nemerî, el-İstizkâr,nşr. Sâlim Muhammed ʿAtâ – Muhammed ʿAlî Muʿavvıd (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1421/2000), 3/57.
[42] İbn Saʿd,et-Tabakât, 3/358;8/135; Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/473; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/92.
[43] Abdurrezzâk, Ebû Bekr Abdurrezzâk b. Hemmâm es-Sanʿânî, el-Musannef, nşr. Heyet (Kahire: Dâru’t-Teʿsîl, 1435/2015), 3/173; İbn Saʿd,et-Tabakât, 3/356; İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ʿAbdullâh b. el-ʿAbsî, el-Musannef, nşr. Saʿd b. Nâsır eş-Şetrî (Riyad: Dâru Kunûzi İşbîliyâ, 1436/2015), 4/94; Buhârî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. İsmâʿîl, el-Câmiʿu’l-musnedu’s-sahîhu’l-muhtasar, nşr. Muhammed Zuheyr en-Nâsır, (Beyrut: Dâru Tavki’n-Necât, 1422), “Meğazi”, 8 (No:3990); Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/ 471; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/245; Zehebî, Siyeru aʿlâm,3/ 92.
[44] İbn Saʿd,et-Tabakât, 3/358 (3/357’de Saîd’i yıkayan kişinin Saîd b. Malik olduğu zikredilmektedir); Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/471; Ebû Zurʿa ed-Dimeşkî, Ebû Zurʿa ʿAbdurrahmân b. ʿAmr, Târîhu Ebî Zurʿa, nşr. Niʿmetullah el-Kûcânî (Dimeşk: Mecmaʿu’l-Luğati’l-ʿArabîyye, ts), 223; Beğavî, Ebü’l-Kâsım ʿAbdullâh b. Muhammed, Muʿcemu’s-sahâbe, nşr. Muhammed ʿAvd el-Menkûş, İbrâhîm İsmâʿîl el-Kâdî, (Kuveyt: Mibretu’l-Âl ve’l-Ashâb, 1432/2011),2/577; Taberânî, Ebü’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed eş-Şâmî, el-Mu‘cemu’l-kebîr, nşr. Hamdî b. ‘Abdulmecîd es-Selefî, ( Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1983), 1/149, 150; Hâkim, el-Mustedrek, , 6/266; Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. el-Huseyn b. ʿAlî el-Husrevcirdî, es-Sunenu’l-kubrâ, nşr. ʿAbdullâh et-Turkî, (b.y.: Merkezu Hecer, 1432/2011), 2/401; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/458.
[45] Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/472; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-kebîr, 1/149
[46] İbn Hibbân, es-Sikât,2/342; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-kebîr, 1/149; Hâkim, el-Mustedrek, 6/265.
[47] İbn Saʿd,et-Tabakât, 8/135; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2 /455-458.
[48] İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1877; İbnu’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec ʿAbdurrahmân b. ʿAlî, el-Muntazam fî târîhi’l-mulûk ve’l-ʾumem, nşr. Muhammed ʿAbdulkâdir ʿAtâ – Mustafâ ʿAbdulkâdir ʿAtâ (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1412/1992), 5/191; Câhız, Hayevân, 7/465; Isfehânî, el-Eğânî, 18/300.
[49] İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/104; İbn Hamdûn, Ebü’l-Meʿâlî Muhammed b. el-Hasan b. Muhammed b. ʿAlî b. Hamdûn Bahâʾu’d-Dîn el-Bağdâdî, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye (Beyrut: Dâru Sâdır،, 1417h), 4/255
[50] İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1879; İbnu’l-Esîr, İbnu’l-Esîr, Ebû’l-Hasen ʿAlî b. Ebî’l-Kerem Muhammed el-Cezerî, el-Kâmil fî’t-Târîh, nşr. ʿUmar ʿAbdusselâm Tedmurî, Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-ʿArabî, 1417/1997, 2/431;el-Âbî, Ebû Saʿd Mansûr b. el-Huseyn er-Râzî, Nesru’d-durri fî’l-muhâdarât, nşr. Hâlid ʿAbdulğanî Mahfût, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1424/2004) 69; Isfehânî, el-Eğânî, 18/301.
[51] İbn Habîb, Ebû Caʿfer Muhammed b. Habîb el-Bağdâdî, el-Muhabber, nşr. Ilse Lichtenstadter (Beyrut: Dârü’l- Âfâki’l-Cedîde, ts), 437; Câhız, Ebû ʿOsmân ʿAmr b. Bahr b. Mahbûb el-Leysî, el-Mehâsin ve’l-ʾeddâd (Beyrut: Dâru ve Mektebetu’l-Hilâl, 1423/2002), 220; Âbî, Nesru’d-durri, 69; Zeynuddîn İbnu’l-Muvaffak, Ebû Muhammed Muvaffakuddîn b. ʿAbdurrahmân İbni’ş-Şeyh Ebi’l-Haremi Mekkî b. ʿOsmân eş-Şâriʿî eş-Şâfiʿî, Murşidu’z-zuvvâr ʾilâ kubûri’l-ʾebrâr (Kahire: ed-Dârü’l-Mısriyyeti’l-Lubnâniyye, 1415h), 2/279; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 6/401.
[52] İbn Kuteybe, el-Maʿârif, 246;Veşşâ, Ebû’t-Tayyib Muhammed b. Ahmed, ez-Zarf ve’z-zurefâ, nşr. Kemâl Mustafâ, (Mısır: Mektebetu’l-Hâncî, 1371/1953), 102-103; Harâʾitî, Ebû Bekr Muhammed b. Caʿfer es-Sâmerrî, İʿtilâlu’l-kulûb, nşr. Hamdî ed-Demirdâş (Riyad: Nizâr Mustafâ el-Bâz, 1421/2000), 224; Zeynuddîn İbnu’l-Muvaffak, Murşidu’z-zuvvâr, 2/279.
[53] Isfahânî, el-Eğânî, 18/302-303; İbn. Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/253-255.
[54] Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/108-109; Mus’ab ez-Zubeyrî, Nesebu Kureyş, 277.
[55] Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/108-109; Veşşâ, ez-Zarf, 102; Isfahânî, el-Eğânî, 18/ 300-301; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1876-1877; İbn Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/253; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 7/199.
أعاتِكُ لا أنساكِ ما ذرَّ شــارِقٌ … وما ناح قُمْرِيُّ الحمامِ المــطَوَّقُ
أعاتِكُ قلبِي كــلَّ يــوم ولــــيلة … لديك بما تُخفي النفوسُ مُـعـــــلَّقُ
لها خُلُقٌ جَزْلٌ ورأيٌ ومــنطقٌ … وخَلْقَ مصونٌ في حياءٍ ومصدَقُ
فلم أرَ مثلي طلَّق اليوم مـــثلَها … ولا مثلَها في غير شيءٍ تُــــطَلَّقُ
[56] İbn Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/254; Ru’aynî, Ebû Mûsâ ‘Îsâ b. Süleyman el-Endelusî, el-Câmî′ lima fî’l-cevâmi′ min esmâʾi’s-sahâbeti’l-a′lâm, nşr. Mustafâ Bâcû (b.y.: Mektebetu’l-İslâmî, 2009), 1/274.
[57] Isfahânî, el-Eğânî, 18/300-301; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1876-1877;
أعاتِكُ قد طُلِّقتِ في غيرِ رِيبَةٍ … ورُوجعتِ للأمر الذي هو كائِنُ
كذلك أمرُ الله غــــــــادٍ ورائحٌ … على الناس فيه أُلفةٌ وتبــــــايُن
وما زال قلبي للتَّفرُّق طــــائراً … وقلبِي لما قد قَرَّب اللهُ ســـاكِنُ
ليَهْنِكِ أني لا أرى فيكِ سَخْطةً … وأنك قد تَمَّتْ عليك المــحاسنُ
فإنك مِمَّنْ زيَّن اللهُ وجهَـــــــه … وليس لِوَجْهٍ زانَه اللهُ شــــــائنُ
[58] Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâ’îl, et-Târîhu’l-ʾevsat, nşr. Teysîr b. Sa’d, Yahyâ b. ‘Abdullâh (Riyad: Mektebetu’r-Ruşd, 1426/2005), 1/366; Isfehânî, el-Eğânî, 18/300-303;Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/108-109’da Abdullah’ın kendisinden olduğu yedi dinar bıraktı. Hz. Ebû Bekir ise onu arttırdığı kaydedilmektedir; İbn Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/254; el-Muttakî el-Hindî, ʿAlâʾu’d-Dîn ʿAlî b. Hisâmi’d-Dîn b. Kâdî Hân el-Kâdirî eş-Şâzelî el-Hindî el-Burhânfûrî, Kenzu’l-ʿummâl, nşr. Bekrî Hayyânî (b.y.: Muessesetu’r-Risâle, 1401/1981), 13/633.
[59] Vâkıdî, el-Meğâzî, 3/930; İbn ʿAbdilberr, el-ʾİstîʿâb, 3/874; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 2/389; Mehmet Ali Sönmez, “Abdullah b. Ebû Bekir es-Sıddîk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları,1988), 1/96.
[60] Vâkıdî,el-Meğâzî,3/931; İbn Hişâm, es-Sîretu’n-nebeviyye, 2/486; İbn Sa’d, et-Tabakât,5/20; İbnu’l-Cevzî, el-Muntazam, 4/92; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 3/305; Zehebî, Ebû ʿAbdullâh Muhammed b. Ahmed b. ʿOsmân b. Kâymâz, Târîhu’l-İslâm ve vefeyâti’l-meşâhir ve’l-aʿlâm, nşr. Dr. Beşşâr ʻAvvâd Maʻrûf (b.y.: Dâru el-Ğarbi’l-İslâmî, 2003), 2/34.
[61] Bir diğer rivayette Abdullah b. Ebû Bekir’in İsmail adında bir oğlu olduğu, ancak soyunun devam etmediği kaydedilir. Bk. İbn Hazm, Ebû Muhammed ʿAlî b. Ahmed el-Endelusî, Cemheretu ensâbi’l-ʿArab, nşr. Heyet (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1403/1983), 137.
[62] İbn Sa‘d, et-Tabakât, 5/20; Mus’ab ez-Zubeyrî, Nesebu Kureyş, 277.
[63] Bu mersiyeye bir sonraki başlıkta yer vereceğiz.
[64] İbn ʿAbdilberr, el-İstizkâr, 2/468;İbn ʿAbdilberr, el-ʾİstîʿâb, 4/1876; İbn Raslan, Ebü’l-‘Abbâs Ahmed b. Huseyn, Şerhu suneni Ebî Dâvûd, nşr. Heyet (b.y.: Dârü’l-Felâh, el-Feyyûm 1437/2016), 3/589; Suyûtî, Celâlüddîn ʿAbdurrahmân b. Ebî Bekr, Şerhu şevâhidi’l-muġnî, nşr. Muhammed Mahmûd İbnu’t-Telâmîd (b.y.: y.y., 1386/1966), 72; İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 7/199-201; Bedruddîn el-ʿAynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, ʿUmdetu’l-kârî şerhu sahîhi’l-Buhârî (Beyrut: Dâru İhyâʾi’t-Turâsi’l-ʿArabî, ts), 2/754; Suyûtî, Şerhu şevâhidi’l-muġnî, 72; Hakan Temir, “Hz. Ömer’in Ağabeyi Zeyd b. Hattâb’ın Hayatı Üzerine Bir Değerlendirme”, Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 10/1 (Mart 2020); 135.
[65] Isfehânî, el-Eğânî, 18/300-303; İbn. Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/254.
[66] İbnu’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec ʿAbdurrahmân b. ʿAlî, Ahbâru’n-nisâʾ (Beyrut: Dâru Mektebeti’l-Hayât, 1403/1982), 214.
[67] İbn Sa‘d, et-Tabakât, 10/252-253.
[68] İleride de temas edeceğimiz üzere ʻÂtike aynı şartları Zübeyr b. Avvâm ile evliliğinde de öne sürecektir: İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 7/201; İbn Hacer el-ʿAskalânî, Ebü’l-Fadl Ahmed b. ʿAlî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, nşr. ʿAbdullâh b. ʿAbdulmuhsin et-Türkî (Mısır: Dâru Hicr, 1429/2008), 14/20.
[69] Taberî, et-Târîh, 3/385; İbn Hibbân, es-Sîretu’n-nebeviyye, 2/444; İbn Hibbân, es-Sikât, 2/182; İbnu’l-Cevzî, el-Muntazam, 4/111; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, 2/247; İbn Kesîr, el-Bidâye, 9/536.
[70] Zubeyr b. Bekkâr, Ebû ʿAbdullâh ez-Zubeyr b. Bekkâr el-Kureşî, el-Fukâhe ve’l-muzâh, nşr. Huseyn b. Haydar el-Hâşimî (b.y.: y.y., 1439/2017), 41; Merzûkî, Ebû ʿAlî Ahmed b. Muhammed b. el-Hasan el-Merzûkî el-İsfehânî, Şerhu dîvânu’l-hamâse, nşr. Ğarîd eş-Şeyh (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003), 773-776;
[71] Saff 61/3
[72] Veşşâ, ez-Zarf, 102-103; İbn. Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/254.
[73] Abdurrezzâk, el-Musannef, 3/99.
[74] İbn Sa’d, et-Tabakât, 3/287; Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/362; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 5/376; İbn Manzûr, Ebü’l-Fadl Muhammed b. Mukerrem b. ʿAlî Cemâluddîn b. Manzûr er-Ruveyfiʿî (ö.711/1311), Muhtasaru târîhi Dimeşk, nşr. Rûhiyye en-Nehhâs, v.dğr. (Dimeşk: Dârü’l-Fikr, 1402/1984), 18/342.
[75] Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî, el-Veraʿ-rivâyetu’l-Mervezî, nşr. Semîr b. Emîn ez-Zuheyrî (Riyâd: Dâru’s-Samîʿî, 1418/1997), 46; Ömer b. Şebbe, Ebû Zeyd ʿOmer b. Şebbe en-Numeyrî, Târîhu’l-Medîne, nşr. ʿAlî Muhammed Dendel – Yâsin Saʿdu’d-Dîn Beyân (b.y.: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1417/1996), 1/373.
[76] İbn Sa’d, et-Tabakât, 3/245; Mus’ab ez-Zubeyrî,Nesebu Kureyş, 349; Ömer b. Şebbe, Târîhu’l-Medîne, 1/345; Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/294; Ebû Nuʿaym, Ahmed b. ʿAbdullâh b. Ahmed el-Isbehânî, Maʿrifetu’s-sahâbe, nşr. ʿÂdil b. Yûsuf el-ʿAzzâzî (Riyâd: Dârü’l-Vatan, 1419/1998), 1/54; İbn Hazm, Cemheretu ensâbi’l-ʿArab, 152; İbnu’l-Cevzî, el-Muntazam 4/132; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 5/411.
[77] İbnu’l-Cevzî, Ahbâru’n-nisâʾ, s.214.
[78] İbn Sa‘d, et-Tabakât, 10/219; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 10/497; Câhız, el-Mehâsin, 215; Hâkim, el-Mustedrek, 3/514.
[79] İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 7/201; İbn Hacer, el-İsâbe, 14/20.
[80] İbn Kuteybe, Ebû Muhammed ʿAbdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî, ʿUyûnu’l-ahbâr, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, ts), 4/112; Isfahânî, el-Eğânî, 18/302-303; İbn ʿAbdilberr, el-ʾİstîʿâb, 4/1879-1880.
Aynı olayın failinin Hz. Ömer olduğuna dair anlatım da bulunmaktadır. Ancak Zübeyr b. Avvâm ile evliliğinde de mescide çıkma şartı koyduğuna dair haber ve bu olayın yaşanmasının ardından bir daha mescide çıkmadığına ilişkin ifade göz önüne alındığında, bu durumun Zübeyr b. Avvâm ile evliliği esnasında yaşanmış olması daha makul gelmektedir. Hz. Ömer’li anlatım için bk. Abdülmelik b. Habîb, Edebu’n-nisâʾ, 243; İbn Kesîr, el-Bidâye, 9/536
[81] Hz. Ali Zübeyr b. Avvâm’a, Hz. Peygamber’in ilerleyen yıllarda çok sevdiği Ali’ye karşı haksız yere savaşacağını, dolayısıyla kendisine zulmetmiş olacağını söylediğini hatırlattığı anlatılmaktadır. Bu hatırlama üzerine Zübeyr savaş alanından uzaklaştığı kaydedilir. Bk. İbn Kuteybe, Ebû Muhammed ʿAbdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî, el-İmâme ve’s-Siyâse, nşr. Halîl el-Mansûr (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ʿİlmiyye, 1418/1997), 1/64; Yaʿkûbî, Ebû Yaʿkûb Ahmed b. İshâk, et-Târîh, Beyrut: Dâr Sâdr, ts., 2/182; Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/48.
[82] Seyf b. Ömer, Seyf b. ‘Ömer el-Esedî et-Temîmî, el-Fitne ve vakatu’l-Cemel, nşr. Ahmed Râtib ‘Armûş, (Beyrut: Dâru’n-Nefâʾis, 1413/1993), 174; İbnu’l-Kelbî, Cemheretu ensâbi’l-‘arab, 13; Vâkıdî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Eslemî, er-Ridde meʿa nebzetin min futûhi’l-ʿIrâk ve zikri’l-musennâ b. Hârise eş-Şeybânî, nşr. Yahyâ el-Cebbûrî (Beyrut: Dârü’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1410/1990), 48; İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/29,103-105; İbn Kesîr, el-Bidâye, 8/333.
[83] Ebû ʿUbeyd, Ebû ʿUbeyd el-Kâsım b. Sellâm el-Bağdâdî, en-Nâsih ve’l-mensûh fî’l-Kurʾâni’l-ʿazîz ve mâ fîhi mine’l-ferâʾîdi ve’s-sunen, nşr. Muhammed Sâlih el-Mudeyfir (Riyad: Mektebetu’r-Ruşd, 1418H), 87; İbnu’l-Cevzî, el-Muntazam, 5/110; İbn Manzûr, Muhtasaru târîhi Dimeşk, 9/28; İbn Sa‘d, et-Tabakât, 3/105
[84] Zübeyr b. Avvâm’ın Cemel vakası esnasında Abdullah’a vasiyet ettiği, borcunu ödemesini istediği nakledilir. Babasının vefatının ardından borcunu ödeyebilmek için gayret sarfeden Abdullah’ın, mirası pay etmek için dört sene boyunca babasından alacaklı olup-olmadığını ilan ettirdiği, dört sene sonunda terekeyi pay ettiği görülmektedir. Zübeyr’in bıraktığı miras miktarı hakkında detaylı bilgiler bulunmaktadır. Rivayetlerde terekenin toplam miktarı da eşlerine düşen pay da farklılıklar görülmektedir. Bk. İbn Sa‘d, et-Tabâkat, 3/101; Buhârî, “Farzü’l-humus”, 12 (No:3129); Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/48; İbnu’l-Cevzî, el-Muntaẓam, 5/110; İbn Kesîr, el-Bidâye, 8/333; İbn Hacer el-ʿAskalânî, Ebü’l-Fadl Ahmed b. ʿAlî, Fethu’l-bârî şerhu sahîh el-Buhârî, nşr. Muhibbuddîn el-Hatîb (Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, 1379/1959), 6/232; ʿAynî, ʿUmdetu’l-kârî, 15/49. ‘Âynî, Dimyâtî’nin Zübeyr b. Avvâm’ın soyundan gelen ve ferâiz ilminde derinleşmiş olan İbn Bekkâr’ın dedesinin mirası konusundan uzak kalmasının şaşılacak bir şey olduğunu, bu konudaki farklı görüşlerin toparlanamayacağını ifade ettiğini nakleder.
[85] İbn Sa‘d, et-Tabâkat, 3/101; Buhârî, “Farzü’l-humus”, 12 (No:3129); Zehebî, Siyeru aʿlâm, 3/48; İbnu’l-Cevzî, el-Muntaẓam, 5/110; İbn Kesîr, el-Bidâye, 8/333; İbn Hacer, Fethu’l-bârî, 6/232; ʿAynî, ʿUmdetu’l-kârî, 15/49.
[86] Hâkim, el-Mustedrek, 6/150; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1880; ʿAynî, ʿUmdetu’l-kârî, 15/49
[87] İbn ʿAsâkir, Târîhu Dimeşk, 18/429. Bu ifade ‘Âtike’nin Zübeyr b. Avvâm’dan sonra evlendiğine dair haberlere itiyatla yaklaşılmasına işaret eden önemli bir karinedir.
[88] Rivayetlerde zikredilen miktarın farklılığı muhtemeldir ki, terekede bulunan ev/arsa değerindeki değişimden kaynaklanmaktadır.
[89] Isfehânî, el-Eğânî, 18/302; Yâkût el-Hamevî, Ebû ʿAbdullâh Yâkût b. ʿAbdullâh er-Rûmî, Muʿcemu’l-buldân (Beyrut: Dâru Sâdır, 1995), 4/445; İbn. Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/255; Süyûtî, Şerhu şevâhidi’l-muġnî, 1/72.
[90] Isfehânî, el-Eğânî, 18/302; Yâkût el-Hamevî, Muʿcemu’l-buldân, 4/445.
[91] Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 6/402; el-Câhız, el-Hayevân, 7/464; Asri Çubukçu, “ʻÂtike bint Zeyd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1991), 4/73-74.
[92] İbn Kesîr, el-Bidâye, 11/153. İbn Kesir, ‘Âtike’nin Zübeyr b. Avvâm’ın vefatından sonra bir daha hiç evlenmediğini söyler ki bizce de doğru olanı budur.
[93] Muhammed Çetkin, “Cahiliyye Dönemi Şiir ve Nesrinde Nübüvvet”, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi10/1(19) (Nisan-2018), 291
[94] İbrahim Yılmaz, Panayırlar ve Arap Dili ve Edebiyatının Gelişmesinde Oynadığı Rol (Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1997), 4.
[95] Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. Salih Tuğ (İstanbul: 1979), 3/139-140.
أَمسَت مَراكِبُهُ أَوحَشَت … وقَد كانَ يَركَبُها زَينُها
وأَمسَت تُبَكّي عَلَى سَيِّدٍ … تُرَدِّدُ عَبرَتَها عَينُها
وأَمسَت نِساؤُكَ ما تَستَفيقُ … مِنَ الحُزن يَعتادُها دَينُها
وأَمسَت شَواحِبَ مِثلَ النِّصال … قَد عُطِّلَت وكَبا لَونُها
يُعالِجنَ حُزنًا بَعيدَ الذَّهاب … وفي الصَّدر مُكتَنِعٌ حَينُها
يَضرِبنَ بِالكَفّ حُرَّ الوُجوه … عَلَى مِثلِه جادَها شونُها
هوَ الفاضِلُ السَّيِّدُ والمُصطَفَى … عَلَى الحَقّ مُجتَمِعٌ دينُها
فَكَيفَ حَياتيَ بَعدَ الرَّسول … وقَد حانَ مِن مِيتَةٍ حينُها
İbn Saʿd, et-Tabakât, 2/288; Makrîzî, İmtâʿu’l-esmâʿ, 14/602.
[97] Abdullah Muaz Güven, Sahâbe-ı̇ Kı̇râm’ın Hz. Peygamber İçin Yazdıkları Mersiyeler (Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2017), 108-109.
فَلِلَّهِ عَيْنًا مَنْ رَأَى مِثْلَهُ فَتًى … أَعَفَّ وَأَكفَى فِي الأمُورِ وَأَصْبَرَا
إِذَا شُرِعَتْ فِيهِ الأَسِنَّةُ خَاضَهَا … إِلَى الْمَوْتِ حَتَّى يَتْرُكَ الرُّمْحَ أَحْمَرَا
فآلَيْتُ لا تَنْفَكُّ عَيْنِي حَزِينَةً … عَلَيْكَ وَلا يَنْفَكُّ جِلْدِي أَغْبَرَ
وما طردَ الليلُ الصـــــــباحَ المُنوّرَا مدى الدّهْرِ ما غَنَّت حمامةُ أيكة
Kaynaklarda şiirin lafzi farklılıkları bulunmaktadır. Bk. Zubeyr b. Bekkâr, el-Fukâhe ve’l-Muzâh,.41; Veşşâ, ez-Zarf, 102-103; Harâʾitî, İʿtilâlu’l-kulûb, 224; İbn. Hamdûn, et-Tezkiretu’l-hamdûniyye, 4/253; Merzûkî, Şerhu dîvânu’l-hamâse, 773
[99] فَجَّعَنِي فَيْرُوزُ لا دَرَّ دَرُّهُ … بِأَبْيَضَ تَالٍ لِلْقُرَانِ مُنِيبِ
عَطُوفٍ عَلَى الأَدْنَى غَلِيظٍ عَلَى الْعِدَى … أَخِي ثِقَةٍ فِي النَّائِبَاتِ نَجِيبِ
مَتَى مَا يَقُلْ لا يَكْذِبُ الْقَوْلَ فِعْلُهُ … سَرِيعٌ إِلَى الْخَيْرَاتِ غَيْرِ قَطُوب
Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 10/430 (bunun metni farklı); İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, 2/437.
عَيْنُ جُودِي بِعَبْرَةٍ وَنَحِيبِ … لَا تَمَلِّي عَلَى الْجَوَادِ النَّجِيبِ
فَجَعَتْنِي الْمَنُونُ بِالْفَارِسِ الْمُعْـ … ـلَمِ يَوْمَ الْهَيَاجِ وَالتَّثْوِيبِ
قُلْ لِأَهْلِ الضَّرَّاءِ وَالْبُؤْسِ مُوتُوا … قَدْ سَقَتْهُ الْمَنُونُ كَأْسَ شَعُوبِ
Harâʾitî, İʿtilâlu’l-kulûb, 224; Hâkim, el-Mustedrek, 5/278; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1878; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, 2/437.
[100] İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1879.
مُنِعَ الرُّقادُ فعادَ عَيْنيَ عِـــيدُ مِـمّـاَ تـضـمّـن قَـلبيَ المَعْمودُ
يـا ليـلةً حُبِستْ عليّ نُجومُها فَـسـَهِـرْتُهـا وَالشامِتُونَ هُجودُ
قَـد كـانَ يُسهِرُني حِذارُكَ مَرّةً فَـاليـومَ حـقَّ لِعَيْني التَّسْــــــهِيدُ
أَبكِي أَميرَ المؤمنينَ ودُونَـــــهُ لِلزَّائِريــن صَــفـائِحٌ وصَـعِـيـدُ
[101] Isfehânî, el-Eğânî, 18/300-304.
[102] İbn Saʿd, et-Tabakât, 3/104; Musʿab ez-Zubeyrî, Nesebu Kureyş, 366; Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 2/ 260; 9/433; Harâʾitî, İʿtilâlu’l-kulûb, 224; Isfehânî, el-Eğânî, 18/ 299; Hâkim, el-Mustedrek, 6/150; İbn ʿAbdilberr, el-İstîʿâb, 4/1879.
غَدَرَ ابن جُرموزٍ بِفارِس بُهمَةٍ يَومَ اللِّقاء وكانَ غَيرَ مُعَرِّدِ
يا عَمرو لَو نَبَّهتَهُ لَوَجَدتَهُ لاَ طائِشًا رَعِشَ الجَنان ولاَ اليَدِ
شَلَّت يَمينُكَ إِن قَتَلتَ لَمُسلِمًا حَلَّت عَلَيكَ عُقوبَةُ المُتَعَمِّدِ
ثَكِلَتكَ أُمُّكَ هَل ظَفِرتَ بِمِثلِه فيمَن مَضَى فيما تَروحُ وتَغتَدي؟
كَم غَمرَةٍ قَد خاضَها لَم يَثنِه عَنها طِرادُكَ يا ابنَ فَقع القَردَدِ
[103] Isfehânî, el-Eğânî, 18/302; Yâkût el-Hamevî, Muʿcemu’l-buldân, 4/445. Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 8/155’da bu ağıtı yakan kişi olarak Hz. Hüseyin’in eşi, Emru’l Kays’ın kızı Rubâb ismini zikrettikten sonra dipnotta şairin nesebinin Eğani ve Mucemu’l Buldan’da Âtike bint Zeyd olarak verildiğini bildirir.
أَقــصــدتــه أســنّـةُ الأعـداءِ وَحـسـيـنـاً فـلا نَـسيتُ حسيناً
جادَتِ المزنُ في ذرى غــادَروه بِـكـربـلاءَ صـريـعـاً
[104] Eşlerinin arasında Muhammed b. Ebû Bekir isminin de zikredilmesi bu iki ismin karışmış olacağını düşündürmektedir. Diğer yandan Muhammed b. Ebû Bekir ile evliliğine de itiyatla yaklaşmak gereklidir. Zira Muhammed’in 38/658’de vefat ettiği bilinmektedir. Yukarıda kaydettiğimiz Zübeyr b. Avvâm’ın mirasının paylaştırılmasının oğlu Abdullah tarafından babasının borçlarının ödenebilmesi için dört sene ertelendiği bilgisi bulunmaktadır. Bu da H. 40’a tekabül etmektedir ki eğer Muhammed b. Ebû Bekir ile evlenmiş olsa ‘Âtike’nin bu mirastan pay alması düşünülemez. Ayrıca Abdullah b. Zübeyr’e yazdığı mektupta babasından sonra evlenmediğinden bahsetmektedir ki ‘Âtike’nin Zübeyr’den sonra evliliklerine dair haberler konusunda önemli bir delil olarak karşımıza çıkmaktadır.
[105] İbn ed-Decâcî, Saʿdullâh b. Nasr b. Saʿîd el-Hanbelî, Sıftu’l-milh ve zûhu’t-terh (b.y.: y.y., ts.), 79.
فإن تقتلوا أو تمثلوا بمحمَّدٍ فما كان من أجل النِّساء ولا الخمرِ
Ayrıca ʻÂtike’nin Muhammed b. Ebû Bekir ile evlendiğine dair rivayetler için bk. Âbî, Nesru’d-durri, 69; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-zamân, 7/241. Ayrıca Muhammed b. Ebû Bekir ile evliliği ve Muhammed’in ölümünden sonra ʻÂtike’nin de Mısır’da vefat ettiği, türbesinin Seyyide Rukiyye’nin yanında olduğunda dair rivayet için bk. Zeynuddîn İbnu’l-Muvaffak, Murşidu’z-zuvvâr, 2/279.