İslâmʼdan önce yaşayan Araplarʼın dinî hayatı hakkında kaynaklardaki bilgiler oldukça azdır. Mevcut bilgilerin önemli bir bölümü de Güney ve Kuzey Arabistanʼda kurulan bazı devletlerden geriye kalan kitâbe ve arkeolojik belgelere dayanmaktadır. Bunların bir kısmında dönemin siyasî olayları hakkında geniş bilgiler bulunmasına rağmen tanrılar, mabedler ve tapılan putlar dışında bölgelerdeki din ve dinî hayata çok fazla yer verilmemiştir. Diğer yandan İslâmiyetʼin doğuşuna yakın zamanda ve Hz. Peygamberʼin risâletinin ilk yıllarında Araplarʼın dinî hayatı hakkında daha fazla malumat vardır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Özellikle Kurʼan-ı Kerîmʼde Araplarʼın inançlarına yer yer atıf yapılması nedeniyle[1] siyer, hadis, tefsir ve diğer dinî ilimlerin konu hakkındaki rivayetleri bir araya getirmesi ve bunları günümüze kadar aktarmasının etkili olduğu söylenebilir.[2] Ayrıca Câhiliyye Araplarıʼnın dinî hayatı ve inançlarına ilişkin kaynakların bir kısmının günümüze ulaşması[3] da bu bilgi zenginliğine katkı sağlamıştır.
İbnüʼl-Kelbî, Araplarʼın başlangıçta tevhid esasına dayalı bir dini benimsediklerini söylemiştir.[4] Ancak ilk dönem kaynakları ve ortaya çıkarılan kitâbeler tetkik edildiğinde özellikle Güney ve Kuzey Arabistanʼda kurulan devletlerdeki dinî hayatın böyle olmadığı, erken dönemden itibaren halkın putperestlik ve diğer dinî inançlara meylettiği görülmektedir.[5] Nitekim Arap yarımadasında ortaya çıkarılan arkeolojik verilere göre (Lihyân yazıtları) putlara tapınma âdetinin milâttan önce V-IV. yüzyıllardan itibaren başladığı söylenebilir.[6] Araplar, Allah’ın varlığını kabul etmekle birlikte putların Allah katında ara buluculuk etme gücüne sahip olduklarına ve onlar aracılığıyla..
Dergiye abone ol! (iOS) Dergiye abone ol! (Android)